Hey, hey, heyy. Geri döndüm. Arkadaşlar ne olursunuz yorum atın. Ne düşünüyorsunuz ölesiye merak ediyorum.
Bakalım yine, yeni bir bölümle karşınızdayım.
Yorumlarınızı, oylarınızı esirgemeyin. Sanırım pek fazla sınır koymama gerek yok sadece düşüncelerinizi bilmek istiyorum. Kafam biraz karışık ve yorumlarınıza ihtiyacım var..
Neyse iyi okumalar..
--
Bazen en küçük bir düşünce bile hayatımızın gidişatını belirler. Bir dokunuş, bir ses, bir anı, duyumsadığımız bir koku.
Ama sadece gözlerimiz bizi ele verir.
Şimdi Eymen'in gözlerine bakmaktan korkuyordum, çünkü başından beri içinde gizlediği katili görmeye can attığım söylenemezdi. Etrafa daha çok görmeyen gözlerle baksam da odaya yayılan antiseptik kokusu gözlerimi sulandırıyordu.
Yatağımın yanında olan komodinin üstünde bir demet papatya vardı ve beyaz güller. Nedense güllerin Eymen'den geldiğine adım gibi emindim. Beyaz güllerin kabusum olduğunu bilip bilmediğini sormak istedim bir an.
Neden diye düşünüyor olabilirdim. Tüm bunları neden yaşadığımı sorgulayıp kendimi soyutlayabilirdim.
Bense Eymen'e bakmamaya çalışıyordum. En sonunda içine derin bir nefes çekti ve yüksek bir oflama sesiyle geri verdi.
"Toprak? " Ne cevap vermeliydim? Duymamış gibi yapsam Atlas'a daha çok mu acı çektirirdi? İşkence yapabilecek kadar yüreksiz miydi? Belki de acımasız?
"Sanırım doktoru çağırsam iyi olacak? " İyiliğimi düşünüyormuş gibi yapmayı nasıl bu kadar kolay becerebiliyordu?
"Atlas'ı görmek istiyorum. " Kurumuş boğazım sesimin çatlamasına neden olmuştu. Aciz gibiydim.
"Toprak. " dedi tekrar, bu sefer iyiliğimi düşünen o ses tonu gitmişti. "Aybars otele geri döndü. " Dediğine aldırmadım. Bunun yerine gözlerine bakma riskine girdim.
Kahverengi gözleri ifadesizdi. Aslında beklediğimin aksiydi. En azından biraz olsun öfke görmeyi beklemiştim o gözlerde. Yüzüne biraz daha dikkatli baktım hemen arkasından. Berelenmiş yüzü katıydı, çenesini bile sıkmamıştı.
Çok geç kaldığımı düşündüm bir an. Atlas'a zarar vermiş olma ihtimalini düşündüm.
"Yalan söylediğini biliyorum Eymen. Uzatma ve Atlas'ı çağır, lütfen. " O lütfeni sadece kibarlık için eklemiştim.
"Bugün gidiyoruz Toprak. " Söylediklerim umurunda değildi.
"Ben gelmiyorum o zaman. " dedim hızla. Bıkmıştım. İki kişi arasında kalmaktan bıkmıştım.
"Topra- "
"Adımı söylemeyi KES! " Kendimi durduramadan bağırmıştım bile. Çoğu zaman kendimi engellemeyi başarırdım ama bu sefer her Toprak deyişi bana batıyordu.
Derin nefesler eşliğinde etrafı inceleme olayına geri döndüm. Papatyaların üzerinde yazan notu elime aldım ardından.
Ama okumama kalmadan elimden çekip alındı. Dişlerimi sıkarak başımı kaldırdım. Mor saçlarım gözlerimin önüne dökülse de yüzümden çekme gereksinimi bile duymadım.
"Ne halt ettiğini sanıyorsun? " diye mırıldandım kısık sesimle.
"Ya beni dinlersin, ya da zorla dinletirim. " İç sesim yok ya diye cevap vermem için yırtınırken gözlerimi gözlerine diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVEYRA #Wattys2017
Genel KurguLAVEYRA Hayatımın bir anda tepetaklak olacağını kim bilebilirdi ki? Bana bakan gözlerin bir zamanlar sevgi dolu olduğunu hatırlıyordum. Ben ağladığım zamanlar kapının önünde nöbet tuttuğunu hatırlıyordum. Ama şimdi gitmişti. O, özenle dizilmiş kirp...