Selam canlarım, şimdi bu hafta hatta iki haftadır bir yükseliş halindeyiz ve o kadar mutluyum ki. İyiki varsınız. İyiki okuyorsunuz. Yorumlarınızı bekliyorum. Sizleri seviyorum.
İyi okumalar...
----------------
"Beni öldürebilirsin ya da bana yardım edersin?" dedim hızla, karşımda oturan benden oldukça yaşlı olan adama. Bilmiyorum, belki de beni öldürmeyi seçecekti ama o an için fazla seçeneğim yoktu sonuçta.
Yaşadıklarım, beni bu kişinin karşısına çıkmaya zorlamıştı kısaca. Elanın en koyu tonu olan o bilge gözler yüzüme dönmedi bile. Etrafı kolaçan etmeye devam etti.
"Ya seni ele vermeyi seçersem?" Eh, bu da fena bir fikir değildi doğrusu ama ölmeyi tercih ederdim.
"Ölmeyi seçiyorum." Bilge gözler şimdi apaçık bir alayla bana doğrultulmuştu. Birkaç saniye boyunca öylece bana baktı, kararımdan vazgeçmemi bekledi.
"Vazgeçmiyorsun yani?" Vazgeçemeyecek kadar boka batmıştım o yüzden bu seçenek dahilinde bile değildi.
"Madem vazgeçmiyorsun sana soracağım soruya dürüstçe cevap versen iyi edersin." Sorunun ne olacağını az çok tahmin ediyordum."Ne kadar kötü?" Alt dudağımı sertçe ısırarak gözlerimi barın siyah mermerine diktim.
"Ölüyor." diye mırıldandım sessizce. Ölmek üzereydi ve eğer ölürse hapsi boylayacaktım, tabii polislere teslim ederlerse. Yoksa ben de ölüydüm.
Derin bir nefes aldığını farkettiğimde, kabul etmeyeceğini aklımdan geçirdim küçük bir an için ki bu asla olmamalıydı.
"Gebersin." Bu da bir seçenekti kabul.
"Hadi ama, hapiste çürüyemem." Ya da ölemem. Bakışlarını etrafta gezdiren bendim şimdi.
"Nasıl bu belaya bulaştığını merak ediyorum doğrusu. En son sessiz sakin bir yaşam sürdüğünü duymuştum. Herkesten uzakta."
Fazla uzun sürmemişti. Karşıma çıkan kişi üzerinden akan kanlarla kapıma yığılmıştı çünkü.
"Gördüğün gibi döndüm."İkimiz de birbirimize bakıyorduk artık.
"Hala ne alakan olduğunu anlatmanı bekliyorum.""Daha fazlasına gerek yok." Düz bir sesle cevapladım. Önüme bırakılan biradan bir yudum aldım. Kısacası meseleyi basitleştirmeye çalışıyordum da yutmadı tabii. Ne de olsa bu iş onun hayatıydı. Bense geri dönmüş yine aynı boka batmıştım.
Tek kaşını hala kaldırabiliyordu. Gözlerimi devirdim.
"İyi, aranıyormuş tamam mı?! Kumarhane soymuş, kaçarken de vurulmuş, beni buldu. Tabii yanında paralarla geldi ve şimdi ölmek üzere ama adamlar benim yanıma geldiğini öğrendikleri için işin içinde benim de parmağım var sanıyorlar.
Anlayacağın o moron yüzünden tehlikedeyim."Uzun konuşmamı içimdeki histeri krizini belli etmeden sonlandırmayı başarabilmiştim en azından.
"O zaman ölüsünü paralarla birlikte adamlara teslim et olsun bitsin." Sanki bir paket gönderecekmişim gibi kolayca nasıl anlatıyordu!
"Olmaz. O-olmaz işte." Kekelememin sebebi kapıda beliren siyah takımlı iki kişiydi.
"Benim adamlarım." İçime serpilen suyla rahatladım.
Bir süre çalan müziğe kulak verdim. Sadece 4 yıl sürmüştü. Her şeyden uzakta devam ettirdiğim yaşam sadece 4 yıl sürmüştü.
Atlas'ın gidişiyle her şey değişmişti. O gün başka tek kelime etmediğimi hatırlıyordum şu an. Sonrasında da evi terketmiştim zaten. Cleveland'a gitmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAVEYRA #Wattys2017
General FictionLAVEYRA Hayatımın bir anda tepetaklak olacağını kim bilebilirdi ki? Bana bakan gözlerin bir zamanlar sevgi dolu olduğunu hatırlıyordum. Ben ağladığım zamanlar kapının önünde nöbet tuttuğunu hatırlıyordum. Ama şimdi gitmişti. O, özenle dizilmiş kirp...