42. Bölüm • Sıradan Bir Gün

21.1K 1.5K 1.2K
                                    

Herkese merhaba. ☀️ Sizi çok tutmayacağım, umarım uzun bir aradan sonra gelen bölümü seversiniz <3 Öpücükler.

Bölüm Şarkısı: As You Are- The Weeknd

"Sarı kasımpatıları seversin, sarı bir dünyayı seversin
Ben sende olan bütün renkleri seviyorum, işte tek farkımız bu."
Ümit Yaşar Oğuzcan

Çiçekçi sarı zambakları bir buket haline getirip hasır rengi kâğıda sararken cüzdanımdan çıkarttığım kredi kartını tutmuş ödeme yapacağım masanın önünde dikiliyordum. İçimdeki sabırsızlığın arasına saklanan suçluluk duygusunu elimin tersiyle ittim. Evet, ben de saksıda, canlı bir çiçek almak istiyordum ama acelem vardı ve saksıda bir çiçeği anlamıyla alırdınız. Araştırmadan, kendim bakmadan rastgele bir şeyler seçemezdim. Misler gibi kokan küçük dükkânın dışında, yerde duran küpeli çiçeklerine hüzünle baktım ve bir dahaki sefer için sessizce söz verdim.

Adam buketi nazikçe kucağıma bıraktı. Refleksle burnumu tepelerine dayayıp derince kokuyu içime çektim. Ödemeyi yapıp kolumda asılı çantamı ve kucağımda incitmemeye çalıştığım çiçekleri tutarak arabaya bindiğimde yaptığım ilk şey saçlarımı başımın tepesinden toplamak oldu. Yakıcı ağustos güneşi bugün ensemden batıyordu sanki.

Çiçeklerin yan koltukta devrilmeyeceğine ikna olur olmaz arabayı çalıştırdım.

İşten çıkar çıkmaz hemen eve gitmiş, duş alıp gece hazırladığım kıyafetlerimi üzerime giyip neredeyse koşarak yola çıkmıştım. Yeni bir eve giderken bir şeyler almam gerektiği bile yolda çiçekçiyi görünce aklıma gelmişti. Özgür'ün fikrine uyup onun bireysel antrenmanının çıkışında beni almak için beklemesine izin vermediğime öyle pişmandım ki.

Çiçek çok sade bir hediyeydi belki ama Özgür'e ne alabilirdim, yanmaz yapışmaz tencere seti mi? Borcam mı? Mutfağı bitmemişti bile. İçki kültürüm ve cüzdanımın kâğıt para gözü ona havalı bir şişe seçemeyecek kadar dardı. Teyzem ve enişteme gider gibi bir kilo baklava alamayacağıma göre çiçek elimdeki tek mantıklı seçenekti.

Dün gece çıkan haberlere tavrı beklediğimden daha umursamazdı. Umursamadığını söylemişti, ona güveniyordum ve sesi kulağa çok rahat gelmişti ama yüzünü görmeden inanmam mümkün değildi. Görürsem anlardım. Uyudu mu, yemek yedi mi, moralsiz mi yoksa siniri mi bozuk anlamam için küçük bir göz teması kurmamız, bir de benim onu şöyle bir süzmem gerekiyordu. Gözümün tartısını ona ayarlıydı.

O etkilenmediyse bile benim meraktan kaşındığım bir gerçekti. İstanbul kısmı yalandı ama fotoğraflar Kaliforniya'da çekilmişti ve Özgür oradaki hayatı hakkında bana ipuçları vermişti. Ne vardı bu Amerikalı Özgür'de? Ne yapmış olabilirdi? Enes partilerde artı biri olduğunu söylemişti, o kadar mı gezip eğlenmişti? Beş yıldır sevgilisi olan biri ne kadar keyfi bir hayat yaşayabilirdi ki? Bahsettiğimiz kişi Özgür'dü. Ayrıca sadece gezip eğlendiyse bundan niye büyük bir skandal gibi bahsediyorlardı?

İşin kötüsü bunu öğrenebilme imkânımdı. İnternetin derinlikleri hikâyelerle kaynıyor olmalıydı. Bunun ne kadar kötü bir fikir olduğunu bildiğim için zor da olsa kendimi tutuyordum. Pişman olacağıma öyle emindim ki neredeyse hata yaptığımı fark ettiğim o anın tadını alıyordum. Sosyal medya ilgi için yalan söyleyen, başkasını kandırabildiği için kendini iyi hisseden insanlarla doluydu. Orada okuduğum tek yalanla özgüvenimin un ufak olabilme ihtimali vardı. Bundan olabildiğince kaçmak zorundaydım.

Özgür'ün sadece tatlı yüzünü biliyordum. Lisedeyken aşık olduğu kızı etkilemek için şiirler alıntılayan o güzel yüzlü çocuğun yazları öylesine vakit geçirdiği biri olması fikri ne kadar absürtse her partide başka kızla oluşu da o kadar absürt geliyordu. Ama ilkinin doğruluğuna şahit oluşum ikincisi konusunda içimi burkuyordu.

Benim Adım EbruliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin