Günaydın, iyi günler, iyi geceler. Bölümü sonra dönüp düzenlerim diye düşünüyorum, çok uzun olunca dağılmak için bahane arayan dikkatim kaçışıp durdu. Umarım keyif alırsınız.
Bölüm şarkısı: Red Dress-Magic!
Evden getirdiğim, üzerinde arı deseni olan beyaz kupanın içindeki suyu dikkatle saksının içine dökerken Ö'ye gülümsedim.
"Şimdilik bu kadar yeter, değil mi? Özgür fazla sulama, dedi. O dediyse doğrudur."
Yeterince su aldığına emin olduktan sonra turuncu yaprakların üzerine konan tozlara başım dönene kadar üfledim. Derse gittiğimde kendini tek hissetmesini istemiyordum bu yüzden perdeyi ardına kadar açtım. Böylece ben gelene kadar yazın öncü birliği olan ama ısıtmayan şatafatlı güneş ışıkları o dışarıyı izlerken ona arkadaşlık edecekti.
"Şimdi çıkmak zorundayım çünkü Özgür'e erken kalkıp kahvaltı ederiz diye söz verdim. Okul çıkışı görüşürüz."
Parmaklarımın iç tarafını öpüp Ö'ye uzattım ve çantamı alıp odadan çıktım.
Yiğit'in evinde olanlardan dolayı beni paylayacağını ve uzunca bir konuşma yapacağımızı düşünmüştüm ama hiçbir şey söylememişti. İçinin rahat etmediğini biliyordum. Kitabın küllerine attığı acılı bakışları görmüştüm ama Yiğit'in iyi bir derse ihtiyacı vardı. Biriyle sırf canı istiyor diye oynayamazdı. Hele özgüven problemi olan bir genç kızı kurban seçmesi daha da acımasızdı. Tabii bu adalet sistemine göre benim tüm kitaplarımı Themis'e kurban etmem gerekiyordu, orası ayrı.
Yemekhanenin camında saçlarımın güzel durup durmadığını kontrol ettikten sonra içeri girdim. Özgür, daha doğru düzgün kimsenin olmadığı yemekhanenin ortalarındaki bir masanın bana bakan kısmında, sandalyelerden üçüncüde oturuyordu. Henüz kahvaltısını almamıştı. Büyük ellerini önünde duran ince, bordo kitabın üzerine koyunca kitap gözden kayboldu. Okulun sweatshirtünü giymişti. Yine kalemle çizilmiş gibi düzgün, özenli görünüyordu. Ve tek başına değildi.
Setenay sarı saçlarını kafasında gelişigüzel bir topuzla birleştirirken Özgür ona bir şeyler anlatıyordu. Şu an fotoğraflarını çeksem ve internete yüklesem binlerce insan paylaşırdı. Güzel artı güzelin çok güzele eşit olduğu bir dönemdeydik ve ikisi birlikte havalı görünüyordu.
Keşke Özgür'ün yanına yakışan ben olsaydım.
Oturdukları yere doğru yönelirken iç sesime karşılık gözlerimi devirdim. Yakışıyorlarsa yakışıyorlardı, oturup buna ağlayacak değildim. Bir şey yaşayacak olsalardı zaten yaşarlardı. Bazı esas kızlar aradan çekilmeye hevesli olabilirdi ama ben değildim.
"Günaydın."
Sesimi duyan Özgür beni görünce ayağa kalktı ama aynı saniye içinde yeniden oturdu. Yüzünde kendisinin de bu hareketini anlamlandıramadığını gösteren bir ifade vardı.
"Günaydın."
Özgür'ün benimle konuştuğunu görünce Setenay birkaç saniyeliğine bana bakıp odak noktasına geri döndü.
"Baloya Aslım da gelecek hem de sevgilisiyle, onlara da bilet aldım."
"Konuştum ben onunla, seninle tanıştırmak istiyorum, dedi."
"Evet, o yüzden beni çiftlerin yanında üçüncü olmaya terk etmeyeceğini umuyorum."
"Koskoca dil sınıfında herkesin mi sevgilisi var?"
"Sence sınıftaki herkesle arkadaş mıyım? Söz ver beni yalnız bırakmayacaksın?"
"Senin bu garanticiliğin... Söz." Sevinçle Özgür'ün saçlarını karıştırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Adım Ebruli
General FictionÜzüldüğünde gökkuşağından bir renk çalan kızın hikayesi.