20. Bölüm • Kelebekler (Part 2)

20.3K 1.6K 673
                                    

Merhabalaaar! Söyleyecek bir şeyim yokmuş, şu an onu fark ettim. Umarım keyif alırsınız. Hepinizi çok çok öpüyorum. <3

Her bölüm yazdığımda saçma sapan saatlerde rahatsız edip darladığım can dostum güzel insan iremmipelin , sana daha büyük öpücük yolluyorum. Kırmızı Haziran için sen de bana işkence yap, hakkındır. 🤓

Bölüm şarkısı: Nil Karaibrahimgil- Resmen Aşığım


20

*

Tuvalinin karşısında yüzünde rahat bir ifadeyle dikilen kadını izlemeyi durdurmak mümkün değildi. Paletindeki renkleri durmadan birbirine karıştırıyor, kocaman fırçalarını korkusuzca onlara batırıyor ve fırçaları beze değdirirken gözünü bile kırpmıyordu. Bunu yaparken nefes alır gibi rahat, geniş bir koltukta oturur gibi konforluydu. Üzerine fazla düşünmeden içgüdülerini izler gibi görünüyordu ama zihninde olan biteni tahmin etmek imkansızdı. Özellikle az önce kırmızı ve moru yan yana getirdiğini gördükten sonra. Ben üzerime giyerken bile en az beş kez o iki rengi nasıl birbiriyle eşleştireceğimi düşünüyordum ama Günçiçek Arsal'ın resmi üzerinde bunu gerçekleştirmesi on saniyesini almıştı.

"Bir yerde mi takıldın?" Onu izlediğimi fark edince gülümseyip bana döndü. "Bakalım mı?"

Kısa bir beyin fırtınası sonrası benim reprodüksiyon yapmamın daha mantıklı olduğunu karar vermiştik. Ayçiçekleri klişe değil bir klasik, demişti Günçiçek Arsal. Hak vermemek imkansızdı.
Yıldızlı Geceler benim için fazla karmaşıktı, Çığlık için ise fazla beceriksizdim. Artemisia Gentileschi'den herhangi bir resmini seçsem bu, kendisine sırt çeviren patriyarkal topluma imalı bir cevap olurdu ama işte... Feminizm ele ayağa gelip benim için resim yapacak değildi. Frida'yı da liseli ergen erkeklerin mide kaynatan esprilerine yem etmeye hiç mi hiç niyetim yoktu. Toplumdan dışlanan ve diğerleri kategorisinin daimi yüzü birini seçmek en iyi ikinci seçenekti. Hoş, Van Gogh bir kadın olsa tavırlarının bu kadar romantize edilip edilmeyeceği tartışması kara bir kutuda gün yüzü görmeyi bekliyordu ama bunun için bizim kesik kulaklıyı suçlayamazdım. O da toplumun ikiyüzlülüğünden nasibini yeterince almıştı.

"Çok ilerleyemedim," Biraz daha boş oturmaya devam edersem utançtan kızaracaktım ve çillerim üç boyutlu hale gelecekti. "Hata yapmak istemiyorum."

"*Resimde hata olmaz, küçük mutlu kazalar olur."

"Küçük mutlu kazalar için yeterince kıvırcık saçlı değilim." Burnunu kısarak güldü ve yanıma geldi. Kot elbisesinin üzerine geçirdiği kırmızı önlüğü resme başlayana kadar temizdi. Ellerini boyalara bulamak konusunda çekincesi olmayan bu kadın sıra kumaşlara gelince çok daha titiz ve dikkatliydi.

"Çok fazla düşünme."

Yağlı boyanın resim yapma konusunda zaten var olmayan özgüvenimi sonsuza dek yok edeceğinden korktuğundan olsa gerek, Günçiçek Arsal üzerinde dağ manzarası olan havalı kutusundan çıkardığı pastel boyalarını önüme sermişti. İki kavanoz dolusu farklı boylarda bir sürü pastel boyası olmasına rağmen bu yeni kutuyu benim için açmış ve istersem eve götürebileceğimi söylemişti.

Galiba Özgür'ün annesini çalmak istiyordum...

Açık sarı rengi alıp elleriyle çizdiği taslağın arka planını rastgele yönde boyamaya başladı.

"Hep aynı yönde boyamamız gerekmez mi?" diye sordum, öncekinden yalnızca bir ton koyu olanı eline alıp bambaşka yönde boyamaya başlayınca.

Benim Adım EbruliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin