Kısım II

12K 1.2K 456
                                    

"Konu yalnızca unutmak değil, çok daha ötesi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




"Konu yalnızca unutmak değil, çok daha ötesi. Çünkü insan unuttuğuyla yeniden tanışabilir."
Franz Kafka





Onunla ilgili sevdiğim çok şey var.

Okuması için önüne koyduğum pasajları öyle hızlı okuyor ki bu yeteneğini çalmak istiyorum. Oyuncağı olan kelimeleri yönetmeyi biliyor, onlara hükmetme konusunda olağanüstü şekilde becerikli. Birçok insanın hayatının gidişatına kuramadığı üstünlüğü o sembollere kabullendirmiş, klavyesinin önünde eğildiğini neredeyse görebiliyorum.

Dışarıdayken söylediğimiz çay ve kahvelerin yanına konan minik kurabiyeleri yemiyor, böylece benim iki tane kurabiyem oluyor. Bir tane gözüme az görünürken iki çok daha güven verici. Doymuş hissediyorum. Onunlayken hiç aç değilim demek bu. Gözlerim de midem gibi isyankar, görünmez elleriyle yeter diyor ve o yeterlilikle mutlu oluyorum. Beni mutlu edecek köşelerde tanıdıkları var.

Kırmızı çizgilere basmıyor. Kırmızı çizgileri çizenin ben olmadığımı fark edişi bile ne kadar zeki olduğunu gösteriyor. Bu yönüne de en az okuyuşundaki hızına olduğum gibi hayranım. Bende olsa etrafımdakileri ziyadesiyle memnun edecek huylarından biri. Halbuki benim her şeyi aynı renk gösteren gözlüklerim var, her çizgide duramayacağımdan hepsine basıyorum. Lambaların, belirteçlerin, çizgilerin benim dilimde bir anlamı yok.

Son kitabında benden esinlenerek yazdığı bir karakteri var. Ölümsüzleştirdi, silinemeyecek şekilde kazıdı beni tanımadığım insanların kitaplıklarına, ikinci el kitapçıların vidası gevşek raflarına, imzalı bir nüsha için el açarak bekleyen koleksiyoncuların zihinlerinin kıvrımlarına.

Ne yazık... O yaşadığımız her anı bir yolculuk, macera, yenideni olmayacak bir deneyim gibi o güzel hafızasında saklarken ben ona uzandığımda ellerim altında hissettiğim şey çok yabancı. Dokunduğum şey parmak izlerime uymuyor. Dokunduğum şey bana ait değil. Aynadaki bir leke. Kazımaya çalışmak faydasız, tırnaklarımın altında hissedemiyorum ama ne zaman baksam orada. Görmemek için gözlerimi kısmam gereken bir kusur.

"Biraz yoruldum sanırım. Engin'in kızının doğum günü, onun bu haftaki nöbetini de ben aldım. Okuldan daha kötü olamaz diyordum ama uyuyacak vaktim bile yok.

Sen de yeni kitabına yoğunlaşırsın benim şımarıklıklarım olmadan. Canını sıkıyorum bazen, farkındayım. Kafanı dinlemiş olursun. Benim saatlerime göre yaşaman haksızlıktı, bunu daha önce düşünmem gerekiyordu ama inat ettim işte. Kime anlatıyorsam? Bilmiyorsun sanki... Bir haftadır aklımda ama nasıl söyleyeceğimi bilemedim. Kafam durdu sanki Armağan," Mavi gözlerinde her zamanki dinginlik vardı. "Bir şey demeyecek misin?"

"Aç mısın?"

Gözlerim açık. Gözlerimi sıkıca yumdum.

"Açım."

Armağan'ın yaslanıp uzun uzun ağladığım omuzları gibi rahat bir evi var. Ondan ayrıldığım an bile sırtıma batmayan bu mobilyaları ben seçmişim, düzenini ben kurmuşum gibi. Ben kurmadım, bu daha kötü.

Kanalları gezmek için elime aldığım kumanda bile elime yakışırken benim kendimi daha önce defalarca geldiğim bu evde yama gibi hissedişim ne tuhaf, diye düşünüp duruyorum. Bu ev bana ait ama ben bu eve ait değilim.

"Şimdi de yılın transferine geçiyoruz. Koç, izleyicilerimiz birçok mesaj atmış. Bunun kariyeri açısından bir risk olup olmadığını soruyorlar. Sadece taraftarların değil herkesin günlerdir elinde telefonla beklediği haberi bir de senin kıymetli yorumlarınla değerlendirelim."

Televizyonu kapattım.

Alakası yok. Buraya gelişimde, dün gece üç saat uyuyuşumda, bugün bir randevumu kaçırmamda hiç ama hiç etkisi yok. Bir adres değişikliği bu, bana ne? Benim kredi kartı ekstremi, faturalarımı, benzin masrafımı, evimin aidatını etkilemeyecek. Arka sokağımdaki bakkalın önüne asfalt dökülsün diye bekliyorum hâlâ, yağmurlu günlerde önünde biriken su yüzünden içeri girmek işkenceye dönüyor. Bana ne? Çevrilen kahve fincanlarının telvelerinden, yıldızlardan, gezegenlerin hareketlerinden okunanlar kadar gerçektik. Bir kadife çiçeği kadardı ömrümüz. Geçmiş. Mazi. Bitti. Bana ne?

Bana çizgilere basmamayı öğreten, tek kalmanın ne demek olduğunu henüz tatmamış kibirli kızın anıları onda kalsın. Gökkuşağını altı renge indiren benim önüme bakmam gerek.

Benim Adım EbruliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin