Merhaba! Umarım okuduktan sonra bu kadar gürültüyü buna mı yaptılar demezsiniz. Ama suç İrem ve Ata'da. Gerçekten. Fazla uzatmadan aradan çekiliyorum. Öpücükler <3
Köşelerde dantel desenleri var. Hatta dantel duruşu sağlanması ve dantelin üçgen görünümünü vermesi için eksik başlanmış. Desenlerin içi gri ile renklendirilmiş.
"Sürekli kavga çıkarıyorsun, insanlara sataşıyorsun. Ne zamana kadar devam edeceksin böyle?"
Çapraz köşede benzer desenin daha küçüğü var. Halının genel rengi annemin peşin alıp da babamı kalp krizinin eşiğine getirdiği krem rengi koltuklarımızın birkaç ton koyusu. Tabi babam mazlum adam, gelip acısını bana anlatmıştı. Benim halı hakkındaki fikrim ise oldukça basitti.
"Cevap ver bana!"
"Pahalı." Dilimi ısırıp annemin suratına dakikalar sonra ilk defa baktım.
"Dalga geçiyor hala," Dişlerini sıkıp hızlı bir ejderha nefesi aldı. "Öldürecek misin sen beni?"
"Ayça sakin ol."
"Neyine sakin olayım Ege? Kızın tutam tutam saçlarını bulmuşlar koridorda!"
Tuttuğunu koparan bir insanımdır. Teşekkürler.
"Bıktım senin şu haylazlığından. Yorulmuyor musun hiç?"
İşin doğrusu şuydu ki; hayır. Bir şeyi kafama takarsam sonuna kadar gider, birini sevmezsem içim soğuyana kadar uğraşırdım. Üstelik tembel falan da değildim aksine okul birincisiydim. Hayır, ailem sorunlu değildi ve Psikoloji mezunu, akademisyen olan babam bende bir sorun tespit etmemişti. İnsanların bende bir sorun arayışları boşunaydı yani. Hem fiziken hem psikolojik olarak turp gibiydim.
"O kadar şımardın ki biz sustukça. Her şeye sahipsin, rahat battı sana."
"Ne yapalım, biliyor musun?" Dayanamayıp lafa girdim. "Ben odama geçeyim, bu konuyu sen sakinleştikten sonra konuşalım."
Ayağa kalktığım an annem, belki de duyduğum en yüksek ses tonuyla ismimi söyledi ve kalktığım gibi oturdum. Üç yıl önce sokakta görüp de ağlayarak eve almaya ikna ettiğim köpeğimiz Tesla ürkerek salondan kaçınca bu kez işin biraz daha ciddi olduğunu anladım.
"Şu tavra bak. Annenim ben senin, arkadaşınmışım gibi konuşamazsın benimle!"
Sen de benimle personelin gibi konuşmamalısın ama bak neredeyiz...
"İçinden kim bilir neler geçiriyorsun? Tanımıyor muyum ben seni, mırmır içine içine neler kusuyorsundur..."
Ne diyeyim, bu işte sahiden iyiydi. Bir de şunu deneyelim; anne, dip boyan gelmiş.
"Notlarına mı güveniyorsun?" O kadar da iyi değilmiş. "Yoksa babana mı? Her iyi koşulu elinden alırım, Özge. Biliyorsun, yaparım."
"Bilmem mi?" diye yalandan gülümsedim. "Senden her şeyi bekliyorum, anne. Merak etme."
Bu kuralcı, ne istersem olurcu, küçük dağlar önümde eğilinci tavır mesleğinden geliyordu. Emir vermeye o kadar alışkındı ki beş dakika boyunca bir şey buyurmasa şu olurdu diyebileceğim bir örnek bile yoktu çünkü beş dakikayı geçirdiğini hatırlamıyordum.
"Öyle mi?" Ben sesini daha da yükselteceğini beklerken o aksine sakin konuşmaya başladı. "Benden her şeyi beklersin öyle mi? Hadi seni şaşırtayım o zaman." Babama döndü. "Ege."
Babam, tamamen kırlaşmasa da artık aralarında beyazların da olduğu sakalını sıvazlıyordu. Konunun nereye gittiğini ölçmeye çalışır gibiydi ama bu konuya yetecek cetvel olduğunu sanmıyordum. Olsaydı annem çoktan kafama indirmişti zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Adım Ebruli
General FictionÜzüldüğünde gökkuşağından bir renk çalan kızın hikayesi.