Selamlar, selamlar. Bana kısa kes dediğinizi duymuyorum belki ama biliyorum, itiraf ediyorum ben de çoğu zaman bu açıklamalara sadece göz gezdiriyorum. Durmaksızın yazdım, ufacık hatalar olabilir. Ben halledeceğim, hep birlikte Özge gibi hiçbir şey yokmuş gibi davranırsak sevinirim ahahhgfjdk <3 Umarım beğenirsiniz.
Bölüm şarkısı: The Cure- Just Like Heaven
26.
İlk büyük gösterime çıktığımda yedi yaşındaydım. Sahnedeki on dört çocuk ezberimize odaklanmış, hata yapma korkusuyla titreyen bacaklarımıza ve bizi ellerinde kameralarla izleyen ailelerimize rağmen şu an bile izlemekten utanmadığım bir gösteri ortaya koymuştuk. O an aklımda iki şey vardı; dansımı herkesten iyi yapmak ve çıkışta annemin söz verdiği üzere kış olmasına rağmen dondurma yemeye gitmek.Çektiği videoda zor bir hareket sonrası babamın kısık ancak teknolojinin haşmetli ellerinden gizleyemediği gurur dolu sesiyle "Kızım benim." deyişini fark ettiğimde ise on bir yaşındaydım. Jimnastiği bırakmıştım çünkü çok fazla benim yaşlarımda insan vardı, onlarla etkileşime girmekten hoşlanmıyordum. Yine de o sesi ve altındaki duyguyu gerçek anlamda fark ettiğimde bıraktığıma ilk kez pişman olmuştum. Birkaç dakikalık bir gösteriyle babamı bu kadar mutlu edebileceğimi bilmiyordum, öğrendiğimde ise geç kalmıştım ama o bana dair başka ufak şeylerle gurur duyacak ve bunu bana gösterecek kadar iyi bir babaydı. Pişmanlığım hemen geçmişti.
Şimdi on yedi yaşıma beş ay kala yabancı bir şehirde, yabancı insanların önünde yıllar öncesinden kalma bir hareketi tekrarlayıp deli gibi alkışlanırken tekrar pişmandım. Bu kadar keyif alacağımı bilmiyordum. İnsanların önünde bir şey yapmanın o şeyi sevince insanı mutlu ettiğini fark edecek kadar büyümüştüm artık, anlıyordum. Ne yazık ki bir şeylerin değerini anlamak için büyümenin gerekmesi ama büyüdüğünde o fırsat için çok geç kalmış olmak hissini tattığım ilk ana da ayak basmıştım. Kutlu olsun.
Odamda yalnızca yapabildiğim için şpagat açtığım günlere pembe, kokulu zarflara koyduğum teşekkür mektuplarını yollamak istiyordum çünkü bu sayede yüzlerce kişinin önünde dansımızın finalindeki eksikliği tamamlayabilmiştik.
Evindar'ın uzattığı eli tutup ayağa kalktığımda yaklaşılamazlığımı zedelememek adına yüzümdeki gülümsemeyi hafiflettim. Kızlar hata yapmışlar mıydı bilmiyordum, en öndeydim ama arkamda ne dönmüşse salondaki herkesi son derece mutlu etmişe benziyordu. Birazdan başlayacak maç kimsenin umurlarında gözükmüyordu. Basket takımının her bir üyesine havlu sallatmıştık.
Kenara gelirken yanımda çekirge gibi zıplayan kızlara bakıp sırıttım. Şu an gerçekten ama gerçekten mutluydum. Altında imzam olduğu için gurur duyduğum koreografiyi yine benim seçtiğim müzikle, benim ısrarımla kurulan grupla birlikte sergilemiştim, daha ne olacaktı? Tüm taşları döşemiş, kuralları yıkmak için bahane peşindeyken bir sürü kural icat etmiş, sorumluluk denizinde bir uçtan diğer uca bata çıka da olsa varmıştım. Babam görse eminim benimle gurur duyardı.
Saha çizgisini geçince gözlerim buraya çıkmadan önce kasıtlı olarak bir araya gelmediğim sarışın çocuğu aradı. Kimin ne düşündüğü umurumda değildi, bakışları bana nefret kusan Yiğit'le bile göz göze gelebilmiştim ama Özgür kimse değildi. Onunla göz göze gelmenin bir ağırlığı vardı. Heyecanlanırdım, elim ayağıma karışırdı ve onun benim hakkımda ne düşündüğünü anlamaya çalışırken dağılıp un ufak olurdum.
Bakışlarımız birbirine değdiğinde haklı olduğumu anladım. Gülmüyordu bile, gülümsüyordu. Kocaman telefonunu bana doğrultmuş arka arkaya fotoğraflarımı çektiğine inanamıyordum. Şirinlik yapmak için eteklerimi tutup reverans yaptığımda ön dişlerini meydana çıkarak kadar büyüyen gülüşüyle beni ödüllendirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Adım Ebruli
General FictionÜzüldüğünde gökkuşağından bir renk çalan kızın hikayesi.