Selam! Bu bölümün birinci kısmı, ikinci kısmını pazartesi günü ekleyeceğim. Bir geçiş bölümü gibi düşünürseniz güzel olur, düşünmezseniz de siz bilirsiniz....... Sadece söylüyorum. Herkese öpücükler yolluyorum, ellerinizi yıkayın.
Bölüm şarkısı: Harry Styles- Sunflower, Vol. 6
19.Bölüm 🥧
1. Fransızca kelime notlarını bir araya getirip zımbala.
2. Evindar'la konuş.
3. Özgür'ü öp.
4. Marketten jelibon ve çikolatalı süt al.
5. Pazartesi çalışmaya başladığınız hareketi tam öğrenmeden çalışmayı bitirme. (Ağlasalar bile)
6. Kütüphaneye git.
7. Özgür'ü bir daha öp çünkü öpebilirsin.Listedeki maddeleri tek tek inceleyip her şeyi yazdığıma emin olduktan sonra not defterimi çantama koyup fermuarı çektim.
Eğer hayatım boyunca geçirdiğim güzel günleri sıralayabilsem dünü parmak uçlarımda durunca ancak erişebileceğim bir yüksekliğe koyardım. Özgür'le yan yana oturmak bile başkaydı, onun bana beni sevdiğini söylediği günün rakibi ne olabilirdi ki? Özgür'ün doğum günü, mutluluk anlayışım için yeni bir çıtaydı.
Dün akşam Sonat bizi okula bıraktıktan sonra saatlerce mesajlaşmıştık, bu yüzden kahvaltımdan feragat etmek zorunda kalmıştım ama pişman değildim. İnsanların telefonda bu kadar uzun süre ne konuştuğunu şimdi anlıyordum. Saatler yetmiyordu ki! Bir hafta sekiz gün olsaydı ve biz sekizinci günü sevdiğimiz kişiye ayırsaydık keşke.
"Sen de mutlusun, değil mi?" Camdan bakan Ö'nün alev gibi parlayan taç yapraklarının üzerine üfledim. "Bugün kütüphaneye seninle gidelim, Özgür'le görüşmüş olursun." Nefesimle kıpırdandığında bunu bir onay kabul ettim. Özgür'ü yalnızca bir kez görmüştü ama belli ki sevmişti. Özgür'ü kim sevmiyordu ki? Şimdi sol yanında oturduğu sıramıza gidecek, yanına oturacak, onu biraz daha sevecektim çünkü sevgi bir kere başlayınca durdurulamayan bir şeydi. Ben de yeni öğrenmiştim.
Sınıfa tahtayı silen Asya'yla selamlaşarak girdim ama yokluğumdan faydalanıp benim karasularımda yüzen ilkel kordalıyı yerimden kaldırmam gerekiyordu.
"Günaydın," Serkan ve Yiğit'in bu kelimeyi sadece onlara söylediğimi anlamaları için göz teması kurduktan sonra Sevim'e baktım. Yüksek sesle konuşmak istiyordum ama kafasını kollarına gömmüş uyuyan Özgür'ü rahatsız etmemek için dilimi ısırdım. "Yerimden kalk."
"Zaten birazdan aşağıya ineceğiz."
"Umurumda değil, orada oturamazsın."
Nemli saçları alnına düşen sevgilimin yanına oturmuş onu izlediğini görmüyorum zannediyordu galiba... Özgür'ü izlemesini istemiyordum. Ona göz ucuyla bakmasına bile tahammülüm yoktu.
"Yanıma gelsene," Yiğit kayıp yanını işaret edince saçını çekmemek için derin bir nefes alıp kafamı yana çevirdim. "Otur."
"Oraya Sevim otursun, ben çantamı koyup sıralama yerleşeceğim."
"Kalk Sevim," Serkan arada bir takındığı ortamın abisi tavrıyla araya girdi. "Biz dışarı çıkalım zaten."
"Neden ya?"
"Yiğit sen de kalk."
"Özgür'ü de uyandıralım o zaman."
"Kalsın o, Özge uyandırır."
"Özge de gelsin."
"Yiğit," Serkan arkadaşını zorla yerinden kaldırdı. "Ben Özge'yle takılmak zorunda mıyım? Sevmiyoruz biz birbirimizi." Göz göze geldik, kaşlarını kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Adım Ebruli
General FictionÜzüldüğünde gökkuşağından bir renk çalan kızın hikayesi.