Merhabalar! Öncelikle İzmirli olan, depremi hisseden ve depremden etkilenen herkese geçmiş olsun. En az deprem kadar uzun süren psikolojik bulantıları da atlatmış olmanızı umuyorum. Ben daha iyiyim, hepinize sevgilerimi yolluyorum. Bu konuda bana mesaj atanlara da ayrıca teşekkür ediyorum.
Bölüme gelirsek; uzun ve aslında daha uzun olacaktı ama her gün gelen mesajlara -sevgi için teşekkürler- dayanamadım, olabilecek en erken şekilde ekleyeyim istedim. Diğer bölümler de az çok böyle olacak, ilk kısmı tamamlamak üzereyiz. Bir yıl kadar önce bunun iki aşamalı bir hikaye olacağını söylemiştim. Sonra pandemiler, depremler derken hayal edemeyeceğimiz bir 2020 geçirdik ama durum bu, tekrar hatırlatmak istedim.
Bölüm bilgilerini twitter ve instagram üzerinden veriyorum, buradan sorulduğunda göremeyebilirim. @chuckythefreelf ismiyle buralardan ulaşıp sorarsanız ve eğer tarihi belliyse seve seve bilgilendiririm. Instagram üzerinden verdiğim alıntı diğer bölüme kaldı çünkü asla anlayamadığım şekilde bölüm bitmedi. Binler binler üstüne bindi ama o kısma gelemedim. Acele de etmek istemiyorum, zaten amaç eğlenmek değil mi? Eğlenmek demişken, bölümde kesin typo ya da anlatım bozukluğu vardır. Sonra halledeceğim, biz konuya odaklanalım.
Hâlâ bu tedx konuşması gibi yazıyı okumaya devam eden varsa bölüm şarkısını da yazıp gidiyorum, söz. Kendinize iyi bakın, öpücükler.
Bölüm Şarkısı: Yellow- Coldplay
25.
Ayaklarım ezberlediğim hareketleri sergilemek için onlara emretmeme muhtaç değildi artık. Ben fark etmeden bana hizmet ediyorlar, hızlanıp yavaşlamakta hiç zorluk çekmiyorlardı. Kafamı öne eğip tekrar kaldırdığımda dengemi sağlayıp hemen sonra yana dönüp kalçamı iki yana sallarken beni dik tuttuklarında mutlulukla gülümsedim. Sanırım onlar da en az benim kadar akıllılardı. Birlikte çalışma işini kıvırmıştık.
Bir de üçüncümüz vardı; müzik... Üçümüzün ortaklığına küçük yaştan aşinaydım ama hiç bu kadar zevkli gelmemişti. O zaman sınıfın en beceriklisi olmak, benim kadar küçük rakiplerimi geçmek isterdim. Artık rakip ve rekabet yoktu, birinci seçmeyecektik ya da bizi sınayacak bir otoritenin karşısına çıkmayacaktık. Burada, yanımda benim gibi keyif almaktan başka hiçbir çıkarı olmayan arkadaşlarımla müziğin keyfini çıkarıyorduk, o kadar.
Take one step left and one step right,
One to the front and one to the side.
Clap your hand once and clap your hands twice
Biz daha doğmamışken çıkan bu şarkının söyledikleri harfiyen uygularken kızlardan bazılarının gülüşünü duyunca ben de onlara katıldım. Müzik önemliydi, tam da bu sebeple şarkımızı dinleyeni biz henüz dans etmeden hareketlendirecek bir şey seçmiştik.
And if it looks like this then you doing it right.
Omuzlarımı hareket ettirip kendimi işaret ettikten sonra şarkının sanal ellerimle kesip biçtiğim son kısmına geldik. Finalin ritminin bir dans gösterisinin bitişine uygun olması için ikinci nakarat yerine şarkının üçüncü ve son nakaratını almış, teknoloji sayesinde de pürüzsüz bir geçiş sağlamıştım. Bu sayede de muhtemelen bilgisayarım ağırlaşınca silmek zorunda kalacağım birkaç program indirmek zorunda kalmıştım ama değmişti. Her şey tam olarak aklımdaki gibiydi.
"Pozumuz eksik sanki," Nefes nefese ve ter içinde konuşan Evindar lafı biter bitmez dudaklarını büktü. "Bir şey düşünsek?" Kafamı salladım. Keşke ben de buna takılmamış olsaydım ve fikrini savuşturabilseydim ama maalesef bana da öyle geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Adım Ebruli
General FictionÜzüldüğünde gökkuşağından bir renk çalan kızın hikayesi.