Merhaba! Sanırım sizlere şu zamana kadar yazdığım en uzun bölümü getirdim, umarım beğenirsiniz. Diğer bölüm ne zaman bilmiyorum ama siz bunu bir okuyun, sindirin o zamana kadar yazarım diye düşünüyorum. Bölümde yazım yanlışı falan varsa dönüp düzelteceğim, uzun olduğu için gözden kaçırmış olabilirim.
Burada birisi Spotify playlisti sormuştu. Ben de geçen bölümden sonra yaptım. Link bio'da olacak ama Spotify'da chuckythefreelf profilinde "Benim Adım Ebruli" playlistinde bir sürü şarkı ve spoiler 👀 bulabilirsiniz. Bunu hangi saatte okuyorsanız; günaydın, iyi günler, iyi geceler, öpüldünüz 🌸
Bölüm şarkısı: Girl Crush-Little Big Town
Koyu yeşil duvarları olan uzun bir koridordayım. Yuvarlak, gümüş rengi kulpları parıl parıl parlayan beyaz kapılar onları açmam için bekliyor. Koridoru aydınlatan tek ışık kulplardan yansıyan bu güçlü gümüş parıltı.
Soldaki ilk kapıyı açacakken son anda vazgeçip sağdakine dönüyorum. Kulbu döndürüp çekinerek içeri giriyorum. İçerisi bomboş. Hemen kapının karşısındaki duvarda bir yazı tahtası var. Tahtada gülünç derecede kolay, bol kesirli ve parantezli bir soru yazıyor. Beyaz tebeşiri alıp soruyu hızlıca çözüyorum. Cevap tabii ki sıfır.
Çözümümden eminim ama hep yaptığım gibi işlem önceliğini kontrol etmek için bir kez daha çözüyorum. Cevap bu kez bir çıkıyor.
Çözümümü ikinci kez silip, bu kez daha hızlı olarak, soruyu yine çözüyorum. Cevap eksi bir çıkıyor. Derin bir nefes alıp diğer köşenin önüne geçiyorum ve tekrar çözüyorum. Sonuç sıfır. Emin olamıyorum. Bir daha çözüyorum. Sonra bir daha. Her seferinde sonuç bir öncekinden farklı ama aynı sırayla devam ediyor. Sıfır, bir, eksi bir... Tebeşirin yazamayacak kadar küçüldüğünü fark edince yere fırlatıp çığlık atıyorum. Ve odadan çıkıp kapısını bile kapatmadan diğer odaya giriyorum.
"Bienvenue, Mademoiselle."
Saçları sıkıca topuz yapılmış beyaz tenli, uzun ama çelimsiz bir kadın beni bekliyor. Kadını tanımıyorum ama Fransız olduğunu ve Fransızca bir cevap beklediğini adım gibi iyi biliyorum. Cevap vermek için ağzımı açıyorum ama sesim çıkmıyor. Yüzündeki sevecen gülümseme bekledikçe soluyor. Kavisli, ince kaşları hiddetle çatılıyor.
"Pourquoi tu ne me réponds pas?"
Deniyorum, demek istiyorum. Ağzımdan halsiz bir mırıltı çıkıyor. Çenem kilitlenmiş gibi.
"Tu es une fille très irrespectueuse. Quitte la classe."
Hışımla yanıma gelip beni kolumdan tuttuğu gibi dışarı atıyor. Yalvarmak için geri dönmek, bildiğimi ispatlamak istiyorum ama kapıyı suratıma çarpıyor. Gözlerim yaşlarla dolarken hiçbir sızı hissetmeme rağmen kolumu sıvazlıyorum.
Üçüncü ve dördüncü kapıyı geçip diğer sıradan soldakini açıyorum. İyi bir şeyler umuyorum. Fiziksel acı hissetmiyorum ama kalbim vücuduma ağır geliyor. Artık eve gitmek istiyorum.
İçeri girer girmez dışarı çıkmak istiyorum ama kapı çoktan kapanmış. Ne kadar uğraşırsam uğraşayım açamıyorum.
"Gel bakalım Özge."
Bu kez tam olarak ağlamaya başlıyorum. Spor salonundayım ve Ahmet Hoca elinde basketbol topuyla beni bekliyor. Turnike sınavı var ama hiç çalışmadım. Başarısız olacağımı bile bile yanına gidiyorum. Yüzündeki gülümseme onun da bunu bildiğini gösteriyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Adım Ebruli
General FictionÜzüldüğünde gökkuşağından bir renk çalan kızın hikayesi.