Kıskanç 🌞

6.8K 431 49
                                    

🎶 Sufjan Stevens - Fourth of July

~Ay'a bakalım mı
Benim küçük dalgıçkuşum
Neden ağlıyorsun?~

Odanın kapısını öyle bir kapatmıştı ki olduğum yerde irkilmiştim ve bu irkilme az da olsa kendime gelmemi sağlamıştı. Gözlerimi kapatarak içime derin bir nefes çektim. Kesinlikle kafam yerinde değildi. Neden bu kadar sinirlendiğimi bile bilmiyordum. Her zamanki gibi aptalca davranıp her şeyin bokunu çıkarmıştım. Ellerimi saçlarımın arasından geçirip gözlerimi aralarken tüm o öfkem yalnızca kendimeydi. Nasıl böyle aptalca davrandığımı düşünüp sinirleniyordum. Burada durmamam gerekiyordu. Paramparça ettigim o gönlü onarmak zorundaydım. "Kendine gel Aras!" telkinleriyle hızlıca odadan çıkıp koşar adımlarla aşağıya indim. Çıkış kapısının açık olması aptallığımı resmen yüzüme vurmuştu. Bu his hiç olmadığı kadar canımı sıkıyordu. Pişmanlıktan nefret ediyordum. Sonuçlarını düşünmeden yaptığım her şeyden nefret ediyordum!

"Güneeş?!" diye bağırdım dışarı çıktığım anda. Bahçedeki güvenlik bu saatte dışarı çıkmasına asla izin vermezdi. Bu sebeple hâlâ burada, bahçede bir yerde olmalıydı.

"Güneş'im, özür dilerim." diye devam ettim konuşmaya. Aynı zamanda yürürken etrafa da bakınıyordum ama karanlıkta pek bir şey gördüğüm söylenemezdi. Veya sarhoş olmamdan ötürüydü, bilmiyordum. Zaten stresten hafif midem bulanmaya başlamıştı ve adımlarım gittikçe savsaklaşıyordu.

"Pekâlâ, kabul ediyorum," diye beni duyduğunu umarak bağırdım. "Tam bir aptalım! Hatta aptalın önde gideniyim. Gerizellayım da! Sen ne dediysen hepsini hakettim ama yapma n'olur. Hadi neredeysen çık. Söylediklerimde ciddi olmadığımı biliyorsun," tabii ki de ciddi değildim, sadece sinirli olduğumda karşımdakinin canını yakma gibi kötü bir huya sahiptim. O kişinin hislerini düşünmeden saldırıya geçiyordum ve maalesef karşımdakini en çok kıracak şeyi bulmak gibi kötü bir yeteneğe de sahiptim.

Kulağıma dolan hıçkırık sesi duraksamamı sağlamıştı. Sonra nereden geldiğini çözmeye çalıştım. "Güneş... Çok üzgünüm... Çok özür dilerim... Ben... Bundan sonra sana söz veriyorum, bana Gerizella dediğin için kızmayacağım... Çünkü hakkettiğimi biliyorum..." konuşurken sesin çalıların ordan geldiğini fark etmiş ve oraya doğru yürümeye başlamıştım.

"Sarhoşluğuma ver... Bilinçli bir şekilde konuşmadım, sadece o an için sinirlendim..." dedim orta büyüklükteki çalının arkasında durup ona bakarak. Yerde ayaklarını kendisine çekmiş bir şekilde oturuyordu ve... Sayemde ağlıyordu. Kafasını kaldırıp bana baktığında istemsizce iç geçirmiştim. Hani kalp acıyla sızlar ya, tıpkı öyle oluyordu. Bildiğiniz canım acıyordu.

"Özür dilerim." deyip çalının etrafını dolandım ve yanına oturduğumda kollarımı bedenine sarıp onu yavaşça göğsüme çektim. İzin vermesi içimi biraz olsun rahatlatmıştı. Gözlerimi kapatarak çenemi başının üstüne yasladım. Kollarım arasındayken her şeyin yavaşladığını hissediyordum. Sanki kokusu en derinlerimde kendine yer ediniyordu.

"Yemin ederim düşünmeden konuştum. Sinirin geçecekse bana vurabilirsin. Umrumda bile değil. Dediklerimin hiçbirinde ciddi değildim. Yemin ederim Güneş," hâlâ ağlıyordu ama sonra "Yapamıyorum," dedi ve dediğini anlamama fırsat tanımadan konuşmaya devam etti. "Kalbimi kırıyorsun ama sana karşı kin besleyemiyorum. Kızamıyorum da. Şu an bana yaklaşmamanı söylemem gerekirken, kollarının beni sarmasına izin veriyorum... Ki bu hiçbir şey değil. Ben senin dediklerinle hatırladığım şeylere rağmen, hâlâ kollarının arasında kalabiliyorum."

🌞 GERİZELLAM🌙Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin