🎶 Şebnem Ferah - Hoşçakal~Bu garip bir veda olacak
Çünkü aslında hep içimdesin
Ne kadar uzağa gitsem de
Gittiğim her yerde benimlesin
Söylenecek söz yok
Gidiyorum ben
Hoşçakal~Ne yapacağımı bilmiyordum. Kafamı karıştırmak da istemiyordum. Bu yüzden sadece düşünmemeye çalıştım. Üşüyormuşcasına kollarımla kendimi sarmış ağlayarak yabancı bir sokakta öylece ilerliyordum ki, ileride arkası bana dönük bir şekilde yürüyen genci gördüm. İşte o an toparlanma dürtüsü tüm bedenimi sarmış ve "Hey!" diye bağırarak ona seslenme gücünü kendimde bulmuştum ama o bu toparlanışıma tepki vermemişti. Ellerimle gözyaşlarımı silip ona doğru koştum. Bir yandan da durması için seslenmeye devam ediyordum ama beni bir türlü duymuyordu. Yavaş yürümesinin vermiş olduğu fırsat ona yetişmeme izin verdiğinde düşünmeden kolunu tutup durmasına neden olmuştum ve doğal olarak korkuyla bana bakıp kulağındaki kulaklığı bir çırpıda çıkarmıştı. Beni duymamasının sebebini de o an anlamıştım.
"Ne yapıyorsun?" yaşlı gözlerimle küçük bir kısmı görünen cebindeki telefona baktım. Sonra da yüzüne. 25-26 yaşlarında uzun ve kalıplı bir gençti. Kavruk teni, kahve gözleri ve hafif kirli bir sakalı vardı. Kıyafetlerinden sporcu olduğunu varsaymıştım. Büyük ihtimalle sabah yürüyüşü yapıyordu.
"Ben... Özür dilerim... Şey... Telefonunu kullanmama izin verir misin? Lütfen," çocuğun oldukça kalın olan kaşları çatılmıştı. Bir süre yüzüme bakıp elini omzuma koydu ve tedirgin bir tavırla üzerime doğru hafifçe eğildi.
"Kötü görünüyorsun?" dedi ve çaktırmadan etrafa bakındı. "Birinden mi kaçıyorsun?" gerçekler için yalanlardan kaçıyordum. Başımı salladım sadece. İçimden başka şeyler sormaması için dua ediyordum.
"Lütfen telefonunu kullanmama izin ver," dedim çaresizce.
"Tabii ki," diyerek cebindeki telefonu eline alıp ilk başta kulaklığını çıkardı sonrasında da bana uzatmıştı. Ona minnettar bir şekilde bakarak titreyen ellerimle telefonu aldım ve hızlıca ezbere bildiğim numarayı tuşlayıp kulağıma götürdüm. Sesini duymayı sabırsız bir halde beklerken tekrar ağlamaya başladığımı fark etmiştim. Arama kesilmişti ama birkez daha denedim. Yine aynı şey olduğundaysa anlık bir sinirle elimi alnıma vurmuştum. Nerdesin Aras? Derin bir nefes salıp iş yerinde tekrar etmekten istemsizce ezberlediğim numarayı tuşladım. Telefonu tekrar kulağıma götürdüğümde ikinci çalışta açılmış ve Ulaş'ın 'efendim' diyen sesi duyulmuştu.
"Ulaş, ben... ben Güneş. Ben... Kendimi iyi hissetmiyorum... Bana yardım et... Lütfen," dedim. Sesim ağladığımdan ötürü berbat ve titrek çıkmıştı.
"Ne oldu? Ailenle değil miydin Güneş, neler oluyor?" hıçkırmıştım.
"Ulaş lütfen beni buradan al. Aras telefonunu açmıyor. Ben ona ulaşamıyorum,"
"Nerdesin? Ağlama lütfen. Nerdeysen söyle geleceğim,"
"Bilmiyorum," dedim etrafa bakınarak. Gözlerim az ötede beni izleyen çocukla buluşunca "Burası neresi?" diye sormuştum. Bana yaklaşarak "İstersen bana ver. Yolu tarif edeyim?" dedi. Başımı salladığım gibi telefonu ona vermiştim. Çocuk, Ulaş'a bulunduğumuz yeri tarif ederken ben yine kollarımla kendimi sarmış öylece bekliyordum. Aras'a gitmek istiyordum. Beni onun sarmasını istiyordum. Kollarımı onun boynuna dolamak ona sıkıca sarılmak istiyordum. Bana onların yalan söylediğini söylemesini istiyordum. Beni onlara vermemesini, beni bırakmamasını istiyordum. Ona neden gittiğini sormak istiyordum. Yanımda olsun istiyordum. Elimi tutup 'ben yanındayım Güneş'im' desin istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🌞 GERİZELLAM🌙
Teen FictionGerizellasın çünkü: 1. Sinir sistemimim bozulmasının en büyük sebebisin, 2. Israrla her hatanda özür dilemekten çekinmemene rağmen beni sevdiğini söylemekten çocuk gibi korkuyorsun, 3. Kendinden başka kimseye yeterince değer vermiyor ve dünyayı ken...