"..kalbim ağrıyor sanki seni çıkarmaya çalışıyorlar Kalbimden."Emirin anlatımıyla:
"Hayır Yiğit bulucağız gerekirse İstanbulun tüm ormanlarını arıyalım!" Yiğit hüzünle bana baktı "Abi Ela kaçmıştır kafa felan atmıştır adamalara."
Çaresizce başımı salladım "Ela benimle konuştu ve sonra silah patladı ve telefon kapandı." Yiğit şok içinde bana bakarken Ateşin ondan farkı yoktu "Hayır Emir sen yanlış duymuşsundur."dedi Ateş dolu gözlerle.Hepimiz gözleri doluydu.
İki saat boyunca yakınımızdaki her ormana baktık son bir orman kalmıştı.Hep beraber polis ekipleriyle girdik tam ormanın ortasında yerde gözüme bir şey çarptı.Lacivert renkteki bezi elime aldım.Bu elanın saçını topladığı 'bandana' idi.Bunu evden çıkmadan hazırlandığında tokasının üstüne bağlamıştı.
Emin olmak için bezi burnuma götürdüm kokusu hala üstündeydi.Özlemle kokusunu az da olsa içime çekerken gözümden bir yaş aktı.Yaşı silip hemen öbürkilere haber verdim.Polis ekipleri daha çok delil ararken Yiğit,Ateş ve ben bir ağaç kütüğüne oturmuş düşünüyorduk.
"Hiç kan yok." dedim "Vurmuş olamazlar." Ateş başımı salladı "Babam işini her daim tertemiz hall eder."
Sinirle Ateşe baktım "Oğlum sen niye bu güne kadar babanı ihbar etmedin." Ateş sıkıntılı bir iç çekti "Çünkü babamın sadece uyuşturucu ile uğraştığını biliyordum bazen böyle şeyler duyuyordum birini öldürdüğünü falan ama inanmıyordum ve Emir," dedi ve bakışlarını bana dikti "İnan sende olsan canından çok sevdiğin bir insanı ihbar etmezsin,O bana hiç ilgi göstermesede ben ona hep sevgiyle saygıyla baktım ama şimdi yaptıkları içimde koca bir nefreti besliyor."
Yanımda oturan Ateşin omuzuna dokundum "Anlıyorum biraz sinirlerim bozuk kusuruma bakma." Gülümsedi ve elimi sıktı ,,Merak etme bulucağız Elayı."
"Abi Ela akıllı kız ne yapar ne eder kurtarır kendini aklım almıyor nasıl ya nasıl biz koskoca üç tane hayvan bir kızı nasıl elimizden bu denli kaçırdık anlamıyorum."
Ateş başını salladı "En çokta bu yönden kızıyorum kendime." hepimiz bu yönden kızıyorduk kendimize ama ben daha çok kızıyordum kendime neden onu yanımda tutmamıştım ki?
Neden elini tutup hiç bırakmamıştım?Ama şu an tek bildiğim bir şey vardı ona bir şey olmadıysa ona kavuşunca elini öyle sıkı tutucam ki ölüm bile zor ayıracak bizi.
Yazarın anlatımıyla:
Ela acıyla inledi ve gözlerini araladı.Her yeri fazlasıyla ağrıyordu.Derin bir nefes alıp etrafına baktı.Bir odada yatakta yatıyordu.Oda simsiyah bir karanlığa bürünmüş ve sessizdi.
Ela kurumuş dudaklarını diliyle ıslatıp kolundaki seruma baktı.Sonra yine odaya bakınmaya başladı.Gözüne takılan küçük pencere ayağa kalkmasını sağladı.
Aldığı nefesler bile onu fazlasıyla acıtırken yürümek işkencenin ta kendisiydi.Ela Pencereyi açıp baktığın da ofladı.Fazla yüksekteydi.Atlarsa yaşama ihtimali çok düşüktü.
Oflayarak Camı tekrar kapatıp odadaki küçük kapıya ilerleyip açtı.Gördüğü lavabo ile içeri girip aynadan kendine baktı.
Yüzündeki morluklar kolların da ve bacakların da da vardı.Bazı morluklar koyu kahverengiyken diğerleri mavi veya mordu.
Ela yavaşça kolundaki büyük morluğa dokundu.Aynı zaman da gözünden bir yaş aktı "Özür dilerim Emir.." diye mırıldandı kısık sesiyle "Kendimi koruyamadım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların sahibi
Novela Juvenil"Ne bu tavırlar?Annem misin,Babam mısın,Kardeşim misin Sevgilim misin?Anlamıyorum seni?Gerçekten aklım almıyor.Dengesizsin!Neden böyle yapıyorsun?" Başını yerden kaldırıp bana baktı ve üstüme doğru yürümeye başladı.Ne yapıcağımı bilmeden arkaya doğ...