|30|

82 14 209
                                    



"Katil, şu an tam karşımda duruyordu."


°

Yarım saat sonra...

"Bu başkomiser nerede kaldı, hava kararmadan orada olmalıyız."

Evren'in endişesi gözünden okunurken dudaklarım aralandı. "En iyisi ben bir ona bakayım." Diyerek yanlarından ayrılıp kapının açık olduğunu fark etmemle içeriye girdim. Salondaki koridorda yürümeye devam ederken onun sesini duydum. Sanırım birisiyle konuşuyordu.

"Abi, seni endişelendirmek istemediğim için olanları anlatmadım. Şu an ikisi de güvende." Zifiri ile konuşuyordu o an ona olanları anlatmayı unuttuğumu fark ettim. "Ne saçmalıyorsun, daha kızın karşısına çıkamıyorsun abi onu nasıl koruyacaksın?"

Çık artık karşıma kim olduğunu deli gibi merak ediyorum, zifiri karanlık.
Neyden korkuyorsun, bu korkun niye?

Sesi kesildiğinde kapının yanından içeriye bakışlarımı çevirdim. Arkası dönük olduğu için yüzünü göremiyordum. "Bu konuşmaya devam edersek birbirimizi kıracağız. Birbirimize sonradan pişman olacağımız şeyler söylemek zorunda kalacağız. O yüzden şu an kapatmak zorundayım." Telefonu kapattığını fark edince sanki mutfağa yeni gelmiş gibi bir havaya büründüm.

"Seni bekliyoruz, Yağız. Gelmiyor musun?" Arkasını dönerken gözleri benimle buluştu. "Abim senin için endişelenmiş, nasıl oldu bilmiyorum ama başınıza gelen her şeyden haberi var. Onunla konuşursan kendini daha iyi hissedecektir." Yanımdan uzaklaşırken dudaklarım aralandı.

"Bana neden bu kadar soğuk davranıyorsun, Yağız?"  Arkasını döndü. Surat ifadesi yine her zamanki gibiydi. "Farkında değilim ayrıca bunun seninle bir alakası yok. İstersen gidelim, bizi bekliyorlar."

Arkasını dönerek gözden kaybolduğunda adımlarımı hızlandırıp evden çıktım. Aradan geçen bir saatte bize attığı konuma gelmiştik. Geldiğimiz yer yine ormanlık bir alandı.

"Bu şerefsiz ablama zarar vermeye kalkarsa o zaman ne olacak?" Ayberk'in elinden tutup başımı omzuna yasladım. "Bana hiçbir şey olmayacak, Ayberk." Geldiğimiz ormanlık alana bakışlarımı çevirdiğimde dudakları aralandı. "Kolundaki saati tekrardan takabilir miyim?" Ellerimle dağınık olan saçlarını karıştırdım. "O her zaman sana aitti, şapşal." Kolumdan çıkardığım saati kardeşime uzattım.

"Geç kalacağız, hadi gelmiyor musunuz?" Akın'ın seslenişiyle birbirimize gülümseyerek onlara yetişmeye çalıştık.

"Herkes beni dinlesin. Bundan sonra Sare ve Evren ormanın içine doğru ilerleyecek. Etrafı polislerle saralı olacak, kaçacak bir yeri yok." Bakışlarını bana çevirdi. "Sare, her şey konuştuğumuz gibi ilerleyecek. Sana güveniyorum."

"Gitsek iyi olacak." Evren'in arkasından ormanın içine doğru ilerledim. Baya ilerlemiştik ama etrafta kimseyi görememiştik. Evren'in telefonu çaldığında ise irkildim.

"Sare'yi getirdim, neredesiniz?" Telefonu hoparlöre alarak benim de duymamı sağladı. "İşte aradığım Evren bu, eğer bana bir oyun oynuyorsanız o oyunu bozarım!"

"Kardeşim nerede, bana onu göster." Telefon yüzüne kapandı. Arkamı döndüğümde ise maskesi ayrıca taktığı şapka sayesinde yüzünü göstermeyen onu ve elinden tutarak gelen Irmak'ı fark ettim. Abisini görmesiyle onun elini bırakarak abisine koşup onun boynuna atladı. "Kardeşini de alıp uzaklaş buradan, bizi yalnız bırak."

O an fark ettim ki duyduğum bu ses bana yabancı değildi.

Bana son kez bakıyormuşcasına yüzü buruk bir tebessüm hâlini alırken arkasını dönerek gözden kayboldular.

"Sare Şafak, özlemişim biliyor musun? Uzun bir zaman oldu sana böyle seslenmeyeli. Sana bir gün söylemiştim, senin asla peşini bırakmayacağımı... Beni neden ciddiye almadın, cevap ver?!"

"Yüzüne taktığın maske, kimsin sen?!" Elleri önce maskesini sonradan şapkasını çıkartmaya koyuldu. Başını kaldırarak gözlerimin içine baktığında ise karşımda gördüğüm kişi karşısında şok geçirdim.

Lise sonda peşimi asla bırakmayan şerefsizin teki şu an seri katil olarak karşımda duruyordu.

"Levent," Elindeki silahı bana doğrulttu. "Artık, benden kaçışın yok. Sana benimle olmazsan kimseyle olamazsın derken ciddiydim, Sare."

"Hastasın sen, ben seni iyileştiremem anlamıyor musun?" Gözlerini kaçırdı. "Sen bile kim olduğunu bilmiyorsun, hastalığın olduğunu kabul etmiyorsun. Kafanın içinde yaşıyorsun, senin gerçek dünyan kafanın içinde saklı. Sen kafanın içindeki hayal ürünü kişilerle gerçekliği birbirine karıştırıyorsun."

"Hasta değilim, ben değilim hasta. Sen beni buna inandırmaya çalışmak için öyle söylüyorsun. Hem hastaysam da senin sevgin beni iyileştirir. Ben senin beni sevmeni istiyorum."

Hayatım boyunca sadece tek bir insana aşık olmuştum. O da ellerimden kayıp gitmişti.

"Bazen sevgi bile ileri boyuta gelmiş bir hastalığı iyileştirmeye yetmez. Levent, ben seni iyileştiremem. Artık bunu kabullenmen gerekiyor." Kafasını sallayarak elindeki silahı yere doğrulttu. "Beni sana zarar vermek için zorlama, ben yapamam. Sevdiğim insanı vuramam ama sen benimle böyle konuşmaya devam etmeyeceksin. Sadece beni sev. Ben sadece beni sev istedim, bunca yıl.."

"Beni vurmak istemiyorsan silahı yere koyabilirsin." Silahı tekrardan bana doğrulttu. "Sen beni geri zekalı mı sandın?" Alt dudağımı ıssırırken mırıldandım. "Şerefsizin önde gideni olduğun kesin."

"Kendi kendine mırıldanmayı kes!" Diyerek gözlerini devirdi. "Senden istediğim tek bir şey var, bana beni sevdiğini itiraf etmen." Sinirden gülümseyerek ona sesimi yükselttim. "Sen ruh hastasısın!"

"Ucunda ölüm var eğer kabul etmiyorsan benim ellerimde öleceksin, Sare." Yanıma doğru yaklaşıp kulağıma eğildi. "Her insan öldürür sevdiğini. Sen de seni seven kişi tarafından öleceksin." Arkasını döndüğü an  kafasına isabet ettireceğim taşı fark ederek dudakları aralandı. "Beni fazla hafife alıyorsun, üzerim seni!"

"Sen cidden hastasın, şu an dışarıda olman doğru değil. Senin layık olduğun yer akıl hastanesi..." Gülümseyerek elindeki silahı tekrardan bana doğrulttu. "Elveda Sare, bunu yapmamı sen istedin!"
Mermiden çıkan kurşun ile yere yığıldım.

Ama korkacak bir şey yoktu çünkü üstüme giydiğim çelik yelek sayesinde kurtulmuştum. Bu planımızın bir parçasından ibaretti.

Şaşırmış bir ifadeyle silahını yere attığı an etrafını polisler sarmıştı. Sanırım artık ondan kurtulmuştuk. Planımızın başarıyla sonuçlanmasıyla yanıma gelerek elini bana uzatan Yağız'a bakışlarımı çevirdim. "Sana başaracağını söylemiştim." Gülümseyerek uzattığı elini tuttum. "Her şey birlikte."

°

BU NASIL BİR BÖLÜMDÜ DUYGULARIM BİRBİRİNE GİRDİ WBQBQBQBQBQBQBQBQWBWB

Umarım gidişat sizi sıkmıyordur böyle bir şey varsa lütfen dile getirin.

Şaka mı 30. bölüme gelmişiz 🥺

Her şey 31. bölüm için, gece gece gaza geldim eheheh

YENİLGİ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin