|73|

42 7 93
                                    

"Çocukluğum haykırdı:  İtiraf et!"

°

Savaş'ın ağzından...

Silah seslerinin kulağıma daha çok yaklaşmasıyla etrafıma bakındım. Etrafta kimse yoktu ama kulaklarım o silah sesini her adım attıkça daha fazla işitiyordu. Her attığım adımda ölüme daha fazla yaklaşıyordum. Silah seslerinin yükselmeye devam ettiği o an ruhum acıya mühürlendi.

Kalbimin sesi kulaklarımda, gördüklerim ise zihnimdeki karanlığı ortaya çıkardı. Onun orada ne işi vardı?

Issızdı etraf, tek duyulan ses silah sesleriydi. Peki, çocukluğumun orada ne işi vardı? Harelerim haykırırcasına baktı ona ve karşımdaki adam harelerini bana çevirdi. Karşımdaki o adama sarılmak istiyordum, seni her şeye rağmen sevdi çocukluğun demek istiyordum. Ama diyemedim, izin vermediler. Yutkundum, kelimeler boğazıma dizildi. Gözlerimin içine çaresizce baktı. Suçluyum der gibiydi hareleri, sanki kana bulanmıştı.

Neden ayırdılar söyle bilmek istiyorum, der gibiydi şu an hareleri. Sustuğum çok kez sayamayacağım defa canım yandı, kelimelerimin boğazıma dizildiği her vakit karanlığım beni ele geçirdi. Susmak can acıtırdı ama ben konuştuğum o vakit de ruhumuzu çocukluğumuza gömecektik. Emindim, bizi ayıran kişiden intikamını almaya çalışacaktı...

Kafamı kaldırarak gözlerinin içine bakmaya devam ettim. Kulağıma gelen sesiyle gözyaşlarım ruhumdan firar etti. "Söyle artık Savaş, çocukluğumuzu kim elimizden aldı? Senelerce bunun acısıyla yaşadık. Dayanamıyorum artık, elimden çocukluğumu alan kişiyi söyle bana. Aklımda bir isim var, o olduğunu düşünüyorum ama sonra bir umut diyorum o değildir." Yüzü buruk bir gülümseme hâlini aldı. "İçimdeki o umut dolu çocuk haykırıyor; küçücük yaştaki öz çocuğuna bunu yapamaz diyor. Beni sevmediğini hissetsem de bu kadar ileri gitmez diyorum. Bana bir şey söyle, lütfen. O muydu yoksa değil miydi benim gerçekleri bilmem gerekiyor. Artık o kimse onunla yüzleşmek zorundayım. Çocukluğumla beraber benim ruhumu öldüren o adamın ismini ver bana, Savaş. Susma, lütfen. Bana adını söyle çünkü artık savaşacak gücüm kalmadı." Beni beklemediğim bir anda gömleğimin yakalarından tutarak sarstı. "O kişi babam değil mi, o şerefsiz adam benim babam olacak Taner Yıldız değil mi?!"

Söyleyemedim, sustum. Artık cam parçacıkları elime değil, kalbime hüküm sürüyordu. Gözyaşlarım, çocukluğumuza ağlamaya devam ediyordu. Kendini yere bıraktığını görmemle dizlerimin üzerine yanına çöktüm. Sarılmak istedim ama sarılamadım. Aynı çocukluğumuzda bizi ayırdıkları o gün gibi...

"Korktum lan gerçeği sana söylesem ne değişecekti? Sana zarar vermekle tehdit etti beni, sekiz yaşındaydım lan, sen zarar görme diye senden uzaklaşmak zorunda kaldım. Her gece sana bunu yaptığım için suçluluk duygusu çektim. Seni elimden aldılar, karşı çıkamayacak kadar küçüktüm. Sustum, en çok canımı yakan da bu oldu." Alperen, harelerini bana çevirdi; dudaklarında acı dolu bir gülümseme belirirken devam ettim. "Benim ilk yenilgimdin sen, Alperen!" Bakışlarımı kaçırdım. "Yıllarca bu yenilgiyi derimin altında saklamaya çalıştım."

O an gözlerinden alevler püskürdü, aniden ayağa kalktı. "O babam denilen şerefsizi öldüreceğim. O beni her daim öldürdü,  onun  acımasızlığı, sevgisizliği yüzünden ben annemi kaybettim. Annem, gözlerimin önünde yavaş yavaş öldü. Onun yüzünden saçlarını okşarken kıyamadığım annemi toprağa verdim. O, benim ruhumu öldürdü ama bunun bir cezası bile yok!" Sinirden olsa gerek gülmeye başladı. "Adaletinizi sikeyim."

YENİLGİ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin