|44|

64 11 126
                                    

"Aras, şu an tam karşımda duruyor, mavi hareleriyle beni izliyordu."


°

"Sare," Salıncakta beni sallarken adımı seslenmesiyle yüzümde bir gülümseme belirdi. "Selin'in bugün doğum günü. Ben gelemesem de siz hepiniz bugün o kızın yanında olacaksınız. Bu konuda itiraz kabul etmiyorum. Onun bugün size ihtiyacı var."

"Aras," Beni daha hızlı sallarken dudaklarım yukarı kıvrıldı. "Kalbin, bu dünya için fazla güzel." Yüz ifadesini göremiyordum ama sessiz kalması ile salıncaktan arkamı döndüğümde onun gülümsediğine şahit oldum. Mavi harelerini üzerimde hissettiğim gibi utandığımı daha çok belli etmemek için önüme döndüm. Onun ise bir an salıncağı aniden durdurmasıyla arkamı dönmem bir olmuştu. Şu an aramızdaki mesafenin çok az olmasıyla kalbim hızlandı. "Keşke tüm gün senin gözlerinin içine baksam sadece. Senin gözlerin benim yaşam yerim, Sare."

Duyduklarım karşısında yutkundum. Aramızdaki çok az olan mesafeden dolayı ellerim titremeye başlarken arkamı döndüğüm gibi gözlerimi onun üzerinden çektim. "Şimdi ben seni sallayacağım, Aras Karan."

Beklemediğim bir anda yanımda belirmesiyle elimi tuttu. "Benim daha iyi bir fikrim var. Şuradaki kâğıt helvayı görüyor musun, şuradaki çocuklara alıp o kağıt helvalardan verelim. Hadi, benimle gel." Teklifi karşısında kendime engel olamadan yanağından öptüğüm gibi gözlerinin içine bakmamayı tercih ederek ondan önce davranıp yürümeye başladım. "Hem öpüyorsun hem de utanıyorsun. Ne yapacağız biz seninle, Sare Hanım?"

Arkamı döndüğüm gibi gözlerimi onda sabitledim. "Rahatsız mı oluyoruz yoksa Aras Bey?" Gülümsemesiyle yanağındaki oluşan gamzeye gözüm kaydı. Şu an ki manzaram o kadar güzeldi ki... Mavi hareleriyle size gülümseyerek bakan bir adam...

Yanıma gelmesiyle bana göz kırparak bir anlığına olan duraksamam sayesinde önüme geçerek yürümeye başlamıştı. Bir iki adım daha attığım gibi ona yetiştim. "Merhabalar. Burası ne kadar tutar acaba, ben hepsini alıyorum."

"Hepsini mi, bu kadar kâğıt helvayı ne yapacaksınız evladım?"

Bakışlarım Aras'a kaydığında ise dudakları yukarı kıvrıldı. "Parktaki çocuklara vermeyi düşünüyoruz." Karşımızdaki bizden yaşça büyük olan -elli beş yaşlarında görünüyordu- adam Aras'a bakarak gülümserken elini omzuna attı. "Sizin gibi insanlara uzun zamandır rast gelmedim. Bir çocuğun yüzünü güldürmek, yaşadığını sana hissettirir evladım. Hem sen bunu hissedersin hem de onlar sevilme duygusunu tadar." Karşımdaki adamın gözlerinin dolmasıyla Aras kendine engel olamadan karşımdaki duran adama sarılırken dudakları yukarı kıvrıldı. "Ağlamayın, lütfen."

"Eşim de bundan şikâyetçi biliyor musunuz, çocuklar. Hemen duygulanıyormuşum, bana sulu göz diyor." Aras'ın bakışları beni bulurken gülümsemeye başlamasıyla gözlerimi devirdim. O da bana sulu göz derdi aynı bu şekilde. "O zaman siz bunu alın ama üstü kalsın."

"Bu çok fazla evladım, bunu kabul edemem."

"Kalbimden geçti, lütfen kırmayın beni." Adam, elini omzuna atarken dudakları kıvrıldı. "Sağlam bir delikanlısın, var ol."

Aras, içten bir şekilde gülümsedi. Adam, elindeki parayı almasıyla kâğıt helvaları aldığımız gibi yürümeye başladık. Kulağımda onun sesini işitmemle bakışlarımı ona çevirdim. "Bu senin, kâğıt helvan." Uzattığı kâğıt helvayı alırken eli elime değmişti. Şu anki halimiz sanki ilk sevgili olduğumuz zamanlarının gözümde canlanmasını sağlamıştı. Değişen tek şey zamandı. "Şey gibi değil mi Sare, sanki ilk sevgili olduğumuz zamanlardayız gibi..."

YENİLGİ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin