|68|

63 9 65
                                    


Bölüm şarkısı: Çağan Şengül- Kırlangıç

    "Bazı şarkılar sonmuş gibi
      Bazı şarkılar oymuş gibi."


Savaş'ın ağzından...

"Akın," Bakışlarım kardeşime kaydı. "İlayda ile aranızdaki her şey cidden bitti mi?"

"Sevmek yetmiyormuş bazen..." Dudakları buruk bir gülümseme hâlini aldı. "İlayda'ya güvendiğimi sansam da yanılmışım. Ben, o düğün gecesi orada ona duyduğum güveni de yitirmişim. Güven her şeydir, eğer kaldığımız yerden devam etseydik birbirimizi kıracaktık, belki de her daim mutsuz olacaktık."

"İlayda hâlâ İngiltere'de mi?" Başını salladı. Elinde tuttuğu kahveden bir yudum alırken bakışlarını bana çevirdi. "Peki sen nasılsın?"

"İyiyim." Suratıma takındığım yüz ifadesinin inandırıcı olmadığını biliyordum ama bazen sevdiğiniz insanları üzmemek için o maskeyi takmak zorunda kalabilirdik. "Hiç inandırıcı değilsin ki..."

"Bok gibi hissediyorum mu diyeyim sana, ne duymak istiyorsun?" Akın, derin bir iç çekti. "Seni böyle görmek canımı acıtıyor anlasana, sana mutlu ol demiyorum ama kendini o karanlığa hapsediyorsun ve bunun farkında değilsin. Savaş, lütfen içindeki karanlığına hapsolma..."

Ayağa kalkarak yanına geçtiğimde omzuna dokundum. "Fırtınalar kopuyor içimde ama savaşıyorum ve zamanla dindirecegim içimdeki fırtınayı. Selin için yapacağım bunu. İçimdeki yanan ateşi söndürürsem eğer küller kalacak geriye ve o küller acımın her hâline şahit."

"Sana iyi gelecek bir fikrim var. Hadi gel, Savaş." Akın'ın aynı çocukluğumuzdaki gibi kolumdan çekiştirmesiyle gülümsedim. Akın, en doğrusunu yapıyordu. Herkes içindeki çocuğa sahip çıkmalı ve onu yaşatmalıydı.

"Hey! Orası çok yüksek değil mi?" Akın, bana bakarak gülümsedi. "Yanındayım ben, aynı çocukluğumuzdaki o gün gibi. Hadi Savaş, acılarını fısılda gökyüzüne. Ne söylemek istiyorsan veya ona neyi söyleyemediysen şimdi gökyüzüne hapset onları!"

Adımlarımı yavaşlattım. Şu an bütün şehir ayaklarımın altındaydı. Şehrin karanlığını aydınlatan dolunaya çevirdim bakışlarımı. Milyonlarca yıldızın içinde tek başınaydı. "Selin'i ilk burada gördüm. Şehrin karanlığı eşlik etti bize. Tam on üç yıl sevdim onu. Gülüşünü sevdim, bakışını, kalbini... Ama en çok bana umut olmasını sevdim. Ona umudun kızı diyen ilk adamdın ben, o da umudu bana öğreten kadındı. Umut var ama şu an bana bunu öğreten canım kadın yok." Derin bir iç çektim. "O çok sevdiğin papatyalar bana emanet, sevgilim."

Akın'a çevirdim bakışlarımı. Gözleri dolmuştu. "Seni de seviyorum kıskanma şapşal..." Gözümden akan yaşa rağmen gülmeye başladım. "Selin, çok şanslı bir kadındı. Kardeşim olduğun için demiyorum ama sen çok başkasın. Hem iyi bir abi hem iyi bir dost en önemlisi de sen iyi bir adamsın. Senin hayatındaki herkes çok şanslı, Savaş."

Ona bakarak buruk bir şekilde gülümserken bana kollarını açmasıyla ona sarıldım. "Güzel bir adam olma konusunda birbirimize çekmişiz Akın Bey..."

Gamzesi görünecek şekilde gülümserken başını omzuma yaslamasıyla gökyüzünü seyrettik. Aradan geçen zamanda beklemediğimiz bir şey gerçekleşti. Bir ses duyduk. Yardım çığlığı...

Bakışlarımızı sokağa çevirdik, hiç vakit kaybetmeden çatıdan ayrılıp kendimizi sokağa attık.

"Hanımefendi, iyi misiniz?" Etrafa baktığımızda bizden başka kimse yoktu. Akın, dizlerinin üzerine çöktüğü gibi bakışlarını kadının gözlerinde sabitledi. "Korkma, sadece sana yardım etmek istiyoruz."

Bakışlarımı kadına çevirdiğimde yüzündeki yaralardan şiddet gördüğü belliydi. Kendime engel olmaya çalışsam da pek başarılı olamadım. "Hangi şerefsiz yaptı bunu sana, kim durduracak bunları abi?" Sinirden gülümserken mırıldandım. "Kendilerini bu şekilde erkek sanıyorlar şaka gibi."

"Savaş, şimdi sırası değil. Sen her konuştuğunda kadın titriyor. Onu güvenli bir yere götürmemiz gerekiyor."

"Yağız'ı arasak o bize yardımcı olur." Elimi cebime atarak telefondan aramalara girdim, numarasını çevirdiğim gibi olan her şeyi ona anlattım. "Buraya yakın bir yerdeymiş şimdi gelir."

Kadrajımıza giren arabayla bakışlarımızı ona çevirdik ama tek değildi. Sanırım bu kadın o gün yemekte bahsedilen o kadındı. Arabadan indikleri gibi bakışlarını titreyen kadına çevirdiler. Adının Gizem olduğunu hatırladığım kişi kadına doğru ilerleyip elini omzuna koydu. "Ben Gizem, başkomiserim. Buradaki herkes şu an senin tarafında ve seni düşünüyor. Korkmanı gerektirecek hiçbir şey yok. Bize ne olduğunu anlatmazsan sana yardımcı olamayız."

Kadın ayağa kalkarak etrafına bakındı. Korktuğu her hâlinden belliydi. Neyden korkuyordu peki diye sormak saçma olurdu. Çünkü her kadın geç saatlerde dışarı çıktığında arkasına bakmadan yürüyemiyordu, şu an bu kadın gibi kendini güvende hissetmiyordu. Peki, artık buna bir çare bulunması gerekmez miydi? Her kadın; akşam dışarı çıkabilir, istediği gibi giyinebilirdi. Bu kimseyi ilgilendirmezken birçok insan buna yorum yapardı ama kadının kendini güvende hissetmeyişi kimsenin umrunda değildi. Ama her kadın içinde bir korkuyla yaşıyordu ve bu asla değişmiyordu. İnsanlar ölüyordu ama ateş düştüğü yeri yakmaya devam ediyordu. İnsanlık ölüyordu, her defasında.

"Takip edildim sandım, sokağın köşesinde durup beklemeye başladığım o zaman ise biri dokundu omzuma." Yutkundu, gözleri doldu. "Bana zarar vermeye çalıştı ama başaramadı ondan kurtuldum. Eğer çantamda sprey olmasaydı başıma daha kötü bir şey gelebilirdi." Sinirden gülümsedi. "Eğer gelseydi de çoğu kişi tarafından iki gün sonra unutuluyor, sadece bir altyazı olarak geçerdi."

Akın'ın ona uzattığı suyu aldı. "Şu an daha iyisin değil mi?" Başını salladı. "Teşekkür ederim her birinize." Bakışlarını karşışındaki kadına çevirirken konuşmasını sürdürdü. "Adamın yüzünü göremedim ve spreyi sıktığım gibi kaçtı zaten şerefsiz."

"Peki, seni takip etmesinin bir nedeni olabilir mi?" Bakışlarını Yağız'a çevirdi. "Bankadan çıktım, belki de o yüzdendir emin değilim."

"Seni eve bırakmamızı ister misin?" Gizem Hanım'ın teklifini olumlu karşıladığı gibi arabaya geçtiler. Yağız ise bakışlarını bize çevirdi. "İyi geceler, gençler." Arabaya binecekken aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı. "Aras abim, yarın mekanında şarkı söyleyecek. Siz de geleceksiniz değil mi?"

Akın ise bakışlarını bana çevirdi. "Geleceğiz." Bakışlarımı ona çevirdim. "Yağız, bu mekanda şarkı söyleme işi; seninle bir ilgisi var mı?"

Gülümsedi, elini saçlarının arasına atarken fısıldadı. "Gizem'e olan aşkımı şarkı söyleyerek itiraf etmeye karar verdim."

°

YAĞIZ AĞAĞAĞAĞAĞ

TANIŞTIKLARI İLK GÜNDE ŞARKI SÖYLEMİŞTİ :")

Bir sonraki bölüm çok güzel olacak gibi şimdiden heyecanlandım.💖

Savaş'a söylemek istedikleriniz varsa eğer💙

Kendinize iyi bakın.

YENİLGİ | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin