GERÇEK HAYATTAN ALINTIDIR.
Uzay ve Neva'nın hikâyesi.
Uzay: Kimsin?
0536*******: Baş belan.
Uzay: Mesajlarından sonra başımın belası olduğunu anladım, ama gerçeği soruyorum ben.
0536*******: Niye öyle dediniz beyefendi?
0536*******: Alındım, güc...
30.bölümü yazmam için Uzay'ın yazdıklarından sadece bir kısım:
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Keyifli okumalar.
🪄
"Ne demek basıldık Neva?" Deyip bir anda kanepeye çöktü annem. Durumu tamamen şimdi algılayıp, gözlerimi kocaman açtım. Hemen yerimden fırlayıp, annemin yanına gittim.
"Ay bana bir şeyler oluyor, Demir ne diyor bu?" Deyince babamın keskin bakışları Uzay'dan bana çevrildi.
Biz cidden boku yemiştik.
Sehpanın üzerindeki kolonyayı alıp, anneme doğru ilerledim. Bileklerine sürüp, burnuna koklattım. Ne diyeceğimi bilemediğim için sessiz kalıyor, soracakları soruları bekliyordum.
Kısa süre sonra annem yerinde dikleşmiş, sert bakışlarını bana atıyordu. Yutkunup, Uzay'ın yanına geçecekken; "Ayrıl." Diyen annemle kanepenin diğer ucuna sindim.
Uzay bir bana bakıp, bir de bizimkilere göz ucuyla bakarken onun da benden farksız olduğunu anlamıştım.
"Açıklaman ne Neva? Biz gelmeyelim diye elinden geleni yapmıştın. İşkillenip sana haber vermeden geleceğimizi hiç düşünmedin mi?"
Aslında düşünmüştüm, ama bu şekilde yakalanacağımızı tahmin bile edememiştim.
Derin nefes alıp, sessiz kalırken bu sefer babam konuşmuştu.
"Kim bu demirli? Ben sinirlenmeden elle tutulur bir açıklama yap Neva."
Bu hâline gülmek istesem de annemin keskin bakışları üzerimdeyken gülemedim.
"İsmi Uzay. Arkadaşım olur kendisi."
Babam dayanamayarak balkona çıktığında sigara içeceğini biliyordum. Ne kadar sakin durmaya çalışsa da oldukça sinirliydi. Eğer dediğim en küçük bir şeye bile inanmazsa patlayacak, inanırsa eğer yine de bir süre konuşmayacaktı.
"Biz mutfağa geçelim, Neva. Delikli de burada dursun."
Ayağa kalkarken, Uzay'ın homurdanmasını duymamazlıktan gelip annemin arkasından ilerledim.
Mutfağa girdiğimiz gibi annem kapıyı kapatıp, etimi çimcikledi. İmtihanım şimdi başlıyordu demek ki.
"Bu kim Neva? Bu kim? Sen biz yokken eve erkek mi atıyorsun kızım? Böyle mi yetiştirdik seni?"
Etimi ovalayıp, bir yandan da annemin susmanı bekliyordum.
"Cevap ver bana!"
Kızdıysa eğer hiç susmazdı.
"Eve erkek falan atmadım anne. Uzay arkadaşım ve beyin tümörü ameliyatı oldu. Ona yardımcı oluyordum sadece. Başka bir şey yok."
Sessiz kalıp, konuşması için bekledim.
"Ne hikmetse bu arkadaşını hiç tanımıyorum."
Gerilmeden, umursamaz bir havayla soruları cevaplamam lazımdı. Eğer gerildiğimi anlarsa, hiç iyi olmazdı.
"Her arkadaşımı tanıyor musun güya?"
Çay demlemeye başlayınca, bir yandan da konuşuyordu.
"Belki tanımıyorum, ama hiçbiriyle de sarmaş dolaş uyumadığını da biliyorum." Deyince bir şey diyemedim. Gördükleri şeyi inkar edemezdim sonuçta. Uyandığım gibi 'basıldık' diye bağırmam da işin cabasıydı.
Ellerini yıkayıp, yüzünü bana doğru çevirdi. Bakışları yumuşamamıştı. Dudaklarını aralayınca, konuşmasını daha bitirmediğini anlamıştım.
"Baban muhtemelen o delikliyle konuşacak. Hele ki dedikleriniz üst üste düşmesin o zaman göreceğim seni ben." Deyip önden mutfaktan çıktı.
Gözlerim yerdeki desenleri izleyerek, mutfaktan çıktığımda anneme çarpmam eş zamanlı olmuştu. Kafamı ovuşturup, homurdandığımda karşıdaki manzarayla resmen şoka uğramıştım.
Babam ve Uzay kanepede oturmuş, gülerek muhabbet ediyorlardı.
Bakışları bize kaydığında, babam ayağa kalkmıştı. Bizde onlara doğru ilerlerken, Uzay farketmeden bana göz kırpmıştı.
Nereye düşünüyorduk?
Düşüncelerimden beni ayıran, babamın tok sesi olmuştu.
"Uzay'la konuştuk. Ameliyat olduğu için bizim kız yardım ediyormuş iyileşene kadar, ama bizden çekinmiş. Uzay'ın yakın arkadaşı da Sera'yla arkadaşlarmış diye oradan tanışmışlar."
Delikliden ne ara Uzay'a terfi etti?
Bilmiyoruz.
Kısa sürede uydurduğu yalan neredeyse ayakta alkışlanacak düzeydeydi.
Annem bir şey demezken, sorularını sonraya saklayıp yalnız olduğumuzda soracağına emindim. Bu sırada ben konuya dahil olmuş, merak ettiğim şeyi sormuştum.
"Evet, öyle oldu da Uzay'ın Türkçe'si pek iyi değil. Söylemiştir muhtemelen burada yaşamıyor. Nasıl anlaştınız?"
Babam bir bana, bir Uzay'a bakış atıp tekrar bize döndü. Uzay sessiz kalırken, babam tekrar konuştu.
"Evet, söyledi. Tabii senin gibi tembel olmayıp Rusça öğrendiği için iletişimimiz de kolay oldu. Rusça konuştuk çünkü. Biraz örnek al bu çocuğu."
Bir şey diyemezken, babam tekrar araya girdi.
Bizden çok Uzay'ı sevdi, farkettin mi?
Evet.
"Ha bu arada unutmadan, iyileştiği gibi Cuma'ya gideceğiz. Sözü var Uzay'ın."