İkinci Perde - 1.Bölüm

2.5K 149 25
                                    

Özlendik mi?

Kaldığımız yerden devam edelim..

Keyifli okumalar.

🃏

Üç hafta önce olanlar tüm hayatımızı tepetaklak etmişti neredeyse. Mesajı gördüğüm ân hissetiklerim tekrardan zihnime uçuştuğunda tabiri caizse tüylerim diken diken olmuştu.

Uzay'ın numarasıyla gelen en son mesaj dışında ona başka hiçbir yerden ulaşamamıştık. Bildirimi gördüğüm zaman neredeyse ağlama krizine girmiştim. O kadar sesli ağlıyordum ki, çocukların sesini bile duyamamış, neredeyse dış dünyaya karşı tüm duygularım kapanmıştı.

Sesimden dolayı bizi duyan Karan abi hemen yanımıza gelmişti. Evin anahtarı onda da olduğu için rahatlıkla eve girebilmiş, olanları benim dilimden zor da olsa anlayabilmişti.

Sonrasında olanlar ise hızlı gelişmişti. Bulut telefon sinyaline bakmıştı, ama büyük ihtimalle telefonu kırdıkları için bir şey bulamamıştı.

Elimizde hiçbir şey yokken onu bulmak için her yeri denemiştik, ama nafile. Arabası en son gittiğimiz mekanın yanında bulunmuştu. Oradaki çalışanlardan sorduğumuzda hiçbir haberleri olmadıklarını söylüyorlardı.

Gördükleri tek şey Uzay'ın mekan çıkışı arabaya yönelmek yerine ters yöne gitmesiydi. Bu da kafamızı karıştıran başka bir durumdu.

Her şey o kadar birbirine girmişti ki, onsuz geçirdiğim üç hafta hiç boş geçmemişti. Hep onu arama derdinde olduğumuz için neredeyse gecenin bir yarısı eve geliyordum.

Güneş ilk zamanlar abisi diye evi inletiyordu. Onu asla sakinleştiremiyor, ağlamaktan yorgun düştüğü zamanlar uyuyordu. Şimdiyse sabahları kreşi gittiği için kafası biraz da olsun karışıyordu.

Minel ise daha küçük olduğu için hiçbir şeyi algılamıyordu, ama huzursuzdu. Ağlıyor, bazen saatlerce susmuyordu.

Yakın zamanda bu durumu Deniz teyzeye açmıştım. Çünkü ne zaman Uzay'ı arasa ulaşamadığı için beni arıyordu. Hep bahane üretsem de artık gerçekleri söyleme zamanı gelmişti. Telefonun başında o kadar geç sakinleştirebilmiştim ki, keşke hiç söylemeseydim diyordum bazen.

O da orada endişeli ve üzgündü. Elimizden hiçbir şey gelmiyordu. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Akıllı saatinden bir şey bulmaya çalışmıştık, ama onun da kaderi telefon gibi olmuştu.

Onsuz olduğum her saniye boğuluyormuşum gibi geliyordu. Onun yaşıyor olduğu umuduna tutunuyordum ben. Ama belki de ölmüştü, bunu bilmiyorduk.

Benden uzaktaydı, ondan haberim yoktu. Ama yine de iyi olmasını istiyordum, bende uzakta daha mutluysa orada kalsın. Yeter ki, yaşasın ve iyi olsun.

Yazar Anlatımıyla.

Genç adam on yıl önce mahkum olduğu eve zorla geri gelmiş, bir nevi dejavu yaşıyordu.

Bu üç haftada şaşırdığı en büyük şey; babasının hâlâ yaşıyor olup, ona oyun oynamasıydı. Beyaz evden sadece ölüsünün çıkacağını iyi biliyordu.

Uzun bir süre ortadan çıkmayıp, şimdi böyle bir şey yapması herkesin onun planına inanması için kurulan bir oyundu.

Mavi harelerini yenilmişlikle kapattı Uzay. Neva'yla yaşadığı onca anı, Güneş ve Minel'le geçirdiği mutlu dakikaları, annesiyle beraber yaptıkları muhabbet.. her şey zihnine düşüyordu birer birer.

Yaşıyordu, buna ne kadar yaşamak denirse artık diye düşünüp duruyordu.

Hayatı tekrardan tepetaklak olmuştu, çıkmaz yoldaymış gibi hissediyordu. Ne yapacaktı, bundan sonra nasıl bu işin içinden çıkacaktı bilmiyordu.

Tekrardan Almanya'ya gelmek zorunda kalmıştı.

O gün, yani üç hafta öncesi geldi gözlerinin önüne. Sadece 21 günde yaşlanmıştı sanki.

Hayatını bilerek çıkmaz yola soktuğunun farkındaydı. Eğer böyle olmasaydı onun sevdiklerine zarar gelecekti. Hem de kendisi yüzünden. Bunu kaldıramazdı, bir nevi kendi hayatını onlara kurban verdi.

İçine en çok oturan şey ise, Neva'ya vermiş olduğu sözdü. Tutamayacağı sözleri vermeyi sevmezdi, ama o gece ağzından bir kelam çıkmıştı.

"Bir şey olmayacak civcivim. Güven bana, maviş sözü."

Sözü tutamamanın verdiği ağırlık vardı kalbinde. Kaçırılma ânı düştü zihninin kuytu köşelerine.

Telefonu aldıktan sonra bildirim gelmişti tanımadığı bir numaradan.

"Attığım konuma gelmezsen, uzun süre sonra hayatında değer verdiğin dört kişiyi de acımam, gebertirim."

Bu mesajın ardından üç ayrı görsel düşmüştü ekrana.

Almanya'daki evden güncel olarak çekilmiş annesinin, hem de Fransa'daki evden Neva, Güneş ve Minel'in fotoğrafı gelmişti.

Neva oldukça gergin gözüküyordu, ikisi de sanki olacakları önceden tahmin etmiş gibiydiler.

Mesajı amcalarının gönderdiğini sanmıştı, ama yenilgiye uğramıştı. Yıllardır zaten tehdit ediliyordu, ama bu sefer daha farklıydı.

Birkaç saniye sonrasında gelen konumla hiç düşünmeden arabasının tersi olan yöne; konuma doğru ilerledi.

Ne kadar yürüdüğünden bihaberdi. Sonrasını hatırlamıyordu, gözlerini açtığında on yıl öncesinde, beyaz evdeydi.

Genç adam gözlerini açtığı gibi durumu algıladıktan hemen sonra karşılaştığı evle gülümsemişti. Mutluluktan yoksun bir gülümsemeydi bu. Aklındaki tilkilerin gülümsemesiydi belki de.

Onu kaçıran her kimdiyse, unuttuğu bir şey vardı.

Şu an kaçırdıkları kişiyle, on yıl önce kaçırdıkları kişi aynı değildi. Zaman genç adamı değiştirmişti. Artık karşılarında çocuk yoktu, bunu düşünememişlerdi.

Zamanında çocuk aklıyla bu evden nasıl çıkmışsa, şimdi de çıkabilirdi. En azından öyle düşünüyordu.

🃏

Bölüm Sonu.

Koca Bebek | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin