Keyifli okumalar.
🪄
1 ay sonra.
Zaman hızla akıp giderken, aramızdaki buzlar yavaş yavaş eriyordu. İlk haftalarda ikimizde öncesi gibi olamamış, aynı evde iki yabancı gibi dolaşmaya devam etmiştik. Daha doğrusu Uzay her yanaştığında ben geri adım atıyor, işleri daha da çıkmaza sokuyordum.
"Bak, uzun uzun doğrayacaksın. Tamam mı?" Deyip renkli biberleri elime tutuşturdu Uzay.
"Başka bir şey doğramam lazım mı?" Diyince birkaç malzeme daha çıkardı.
Evdeki sebzelerle karışık bir salata yapmaya karar vermişken, Uzay'da bir yandan pilav yapmaya koyulmuştu.
En kolay işi ben seçmiştim, ama Uzay yine de nasıl kesmem gerektiğini anlatma gereği duyuyordu.
Pek becerikli olmadığımın farkındaydı.
"Pilav dinlensin, ben de diğer malzemeleri keseyim. Senin hızına kalacak olursak, aç kalırız." Deyip yanağıma sıkı bir öpücük kondurdu.
Dil çıkarıp önüme döndüğümde güldüğünü işitmiştim. Kesme tahtası çıkarıp malzemeleri doğramaya koyulacakken, telefonun çalmasıyla durakladı.
"Bokluk var." Deyince bakışlarımı ona çevirdim.
"Uğur dayım arıyor, normalde aramaz."
Ben de endişelenirken, telefonu açıp kulağına yerleştirmişti.
"Geliyorum."
Saniyelik olarak konuşup, hemen kapatmıştı.
"Sorun ne?" Deyip bıcağı masaya bıraktım.
Odaya doğru yönelirken, ben de peşinden ilerliyordum.
"Vaktim az o yüzden kısa anlatacağım. Anne tarafım, yani daha çok dayılarım yer altı, illegal işlerle uğraşıyor. Günümüzdeki mafyalar yani. Götleri sıkıştığında da beri arıyorlar. Tek bir, "Sorun var, gelmen lazım." demeleri benim için yetiyor."
Tek nefeste anlattığı şeylerle daha ne kadar şaşıracağımı kestiremiyordum. Uzay'ı tanımadığım o kadar fazla yönü vardı ki, bunları keşfettikçe hep daha fazla şaşırıyordum.
"Bu işlere bulaşmanı istemiyorum." Dedim kısık sesle.
Eminim ki kitaplarda ya da dizilerde gördüğümüz gibi değildi o işler. Daha tehlikeli oldukları aşikardı bana göre.
"Ben de istemezdim, ama girdik bir kere." Deyip siyah takım elbisesini çıkardı.
"Ben de gelmek istiyorum."
Bu sefer katı sesle konuşmuştum, onu yalnız bırakmak istemiyordum.
Konuşmamla birlikte tişörtünü çıkarmaya yeltenen eli donmuştu sanki. Bu dediğime anlam veremiyordu belki de, ama onunla birlikte gitmek istiyordum.
"Saçmalama. Seni göz göre göre tehlikeye atamam." Deyip tişörtünü bir çırpıda çıkardı. Üzerine siyah gömleğini geçirdiğinde harelerimi bedenine kaydırmamak için direnmiştim adeta.
"Bana ne, geleceğim."
Düğmelerini iliklerken sessiz kaldı, beni umursamıyordu bile.
"Uzay beni kaale alır mısın? Geleceğim diyorum."
Sabır çekip, mavi gözlerini bana değdirdi.
"Tehlikeyi siktir et. Yer altı dünyası yeni simaları sevmez, gelemezsin." Dediğinde omuz silktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Koca Bebek | Texting
Подростковая литератураGERÇEK HAYATTAN ALINTIDIR. Uzay ve Neva'nın hikâyesi. Uzay: Kimsin? 0536*******: Baş belan. Uzay: Mesajlarından sonra başımın belası olduğunu anladım, ama gerçeği soruyorum ben. 0536*******: Niye öyle dediniz beyefendi? 0536*******: Alındım, güc...