131. Bölüm : Ah farma vah farma !

30 8 4
                                    

Geçen haftaki çalışamama huyumu attım çok şükür. Sınavıma üç hafta kaldı artık ciddi ciddi çalışma zamanı geldi. Bu zamana kadar arkadaşlarını da özlediğim için onlarla buluşuyordum , geziyor , tozuyor , eve gelince o günün tekrarını yapıyordum 🧿
(Aman maşallah diyelim )
Öyle çok uzun saatler deli gibi çalışmadım ama yine de konuları genel hatlarıyla başa baş götürmeye çalıştım. Tabii biraz açığım var hâlâ. Bana şans dileyin de bu komite güzel bir not alayım 🥺
Benim bu yıl en çok korktuğun ders Farmakoloji . Dolayısıyla en çok da ona çalışıyorum. Daha yazın üst dönem arkadaşlarımı darlayıp onlardan farma notlarını istemiştim, komitelerde kullanırım diye. (Pek güzel not gelmemiş ama olsun) Hal böyle olunca benim patoloji kimsesiz boynu bükük kalmasın mı? Onda açıklar olmasın mı? Mecbur bu hafta ona ağırlık vereyim dedim ama elim alışmış masaya otururken sürekli patoloji kitabını alıyorum. Bir de saatlerce oturma yeteceğini de kaybetmişim. Maksimum bir saate mola vermem gerekiyor daha fazla tahammül edemiyorum, ara veriyorum. Bu özelliğimi değiştirmeliyim. Bir de yaza yaparım diye planladığım " Nasıl ders çalışmalıyım ?" Araştırmasını da yapıyorum. İlginç bir video buldum onu buraya ekleyeceğim bakalım siz be düşüneceksiniz. Çocuk benim tüm yaptıklarıma yanlış demiş ama şu an çalışma stilimde köklü bir değişiklik yapmayı düşünmüyorum ileride bakarız artık...
Gelelim başıma gelenlere:
Bu haftaki yüz yüze farma dersindeki hocamız terminolojiye çok önem veriyor. Sürekli tıbbi bir dille konuşmamızı istiyor. Emilim bile desek absorbsiyon diye düzeltiyor. (Bunu çok yanlış buluyorum bence hocalar bizim kafamız karışsın diye tüm bu dersleri bu kadar (!) Latince anlatıyor. Çünkü Türkçesi "yağ birikimi" olan bir terim neyle ilgili sorusunu Latince yapamama olasılığımız daha yüksek. Hayatı zorlaştırmaya gerek yok bence . Atatürk'ün zamanında geometri için yaptığı Türkçeleştirmeyi umarım bir gün Tıpta da yaşarız.)
Neyse canlarım ben bu hocanın yanına gittim dersin sonunda. İyi, ilgili bir öğrenciyim ya soru soracağım:
-Hocam , bir şey sorabilir miyim ?
-Evet
- Hocam hani moralite artınca ilaçlar fışk diye atılıyordu ya ...
FIŞK DİYE !
Arkadaşlar ilke o kelime (!) ağzımdan çıktığı anda geri almak istedim ama olmadı. Artık hocayla farklı bir samimiyetimiz var. 😅
En azından bana kızmadı , kızım sen nasıl soru soruyorsun diye.
Bir de bende birinci sınıfta hocalara soru sorarken aşırı bir utanma vardı. Sonuçta karşındaki koca profesör sen gidip ona fışklı sorular soruyorsun. Karşındaki senin Lise hocan değil ki. Hastalar kapsında kuyruk. Bir de bu derste bir konuyla ilgili dedemden örnek verip konuyu açıklamıştım. Ben o ders coşmuşum anlayacağınız ama ders aklımda çok iyi kaldı. Akşam da dedemi arayıp sınıfta senden bahsettim dedim. Kıyamam nasıl mutlu oldu minnoşum ama dede ilaçlarından bahsettim diye açıklayınca üzüldü biraz kıyamam. Gönlünü alacağım bugünlerde.
Eğer üniversiteye başladığınızda sizde benim gibi soru sormaya çekinirseniz karşınızdakinin sadece bir insan olduğunu hatırlatın. En fazla ne yapabilir ki sizi yer mi ? Ayy çok özür dilerim :
Öhöm , sizi fagosite edecek hali yok ya ! 😜
Bu arada mükemmel bir patoloji hocamız var kendimi Amerika'da ders işliyormuş gibi hissediyorum . Öyle harika bir adam . Kendisinin asla haberi olmayacak olsa da ben ona buradan da güzel bir enerji yollamak istedim. Bu yılki hoca kadromuzu o kadar seviyorum ki hepsi o kadar iyi hocalar ki hepsinden sonuna kadar faydalanacağım. Öğrettikleri tüm bilgileri güzelce anlayıp ileride hekimlik hayatımda kullanacağım.
Ah, işte benim sizden ayrı bir haftam böyle geçti . Sizlerinde her şeyi yolunda gidiyordur umarım.

Tıp Fakültesinde Yaşam 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin