107. Bölüm

46 7 1
                                    

Bugün Gonca Sağnak'tan bahsetmek istiyorum. O kendisini kadavra olmak üzere tıp fakültesine bağışlamış. Ne kadar yüce bir davranış. Çoğu kişinin ölümden sonra ile ilgili inanışları olur. Kimisi yakılmak ister, kimi gömülmek. Cennetin ya da cehennemin varlığına inanmak size kalmış. Oraya nasıl gideceğinize de inanmak öyle. Bı sebeple çoğu kişi inanışlarına uygun bir şekilde davranılmasını istersen ruhunun terk ettiği bedenine. Oysa bu güçlü kadın kendi bedenini ölümden sonra bile bakışlara maruz kalacağını bile bile bir tıp fakültesine bağışlamış. Bedeninin her köşesini biz acemi tıp öğrencilerine incelemeleri için armağan etmiş. Ben bu kadından bahsetmek istiyorum çünkü hayata bakışını sevdim. Onunla ilgili henüz çok az şey okudum ama beni etkilemeye yetti. Ona "yüzü olmayan kadın" diyorlarmış çünkü çene kemiğini kanserden ötür almışlar. Dolayısıyla sosyal yaşamı hatta aile yaşamı bile bu durumdan etkilenmiş. Önceden çok güzel bir kadın olduğu için bakanlar sonradan acıyan gözlerle bakar olmuş. İşte bu güçlü kadının hayatla ilgili bazı düşünceleri:
(Bu kısımları birebir onun sözleri olması için internetten NTV.com'dan aldım)
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
"Torunumla pazara çıkıyoruz yine aynı. Bir süre sonra torunum bakışlara tepki vermeye başladı, ben de onu bir kenara çekip; 'eskiden çok güzeldim, bakarlardı. Şimdi çok çirkinim yine bakıyorlar. Yani fark eden bir şey yok. Ben alışkınım, baksınlar' dedim."

"Her şart altında yaşanılasıdır bu hayat!"

"Bu projeyle; saatlerce aynanın karşısında, burnunun ucundaki sivilceyle uğraşanlara, kilolarından utananlara, ufacık fiziksel özelliklerinden rahatsız olanlara, 'oram ağırdı, buramda bir şey çıktı' diyerek kendine ve çevresindekilere hayatı zehir edenlere hayatın ne kadar değerli olduğunu hatırlatmak istedim. Bir de önündeki yemeği beğenmeyip burun kıvıranların, 8 sene hiçbir şeyin tadını, kokusunu alamamanın ne demek olduğunu düşünmelerini istedim. Aynı yemek sofraya 2 kere geldi diye kıyameti koparanlara, yemek yiyebilmenin kıymetini hatırlatmak istedim."
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bazı şeylerin değerini kaybedince anlıyoruz. Maalesef sağlığımız bunun en keskin örneklerinden biri. Onun kıymetini ona sahipken hiç bilmiyor, hiç şükretmiyoruz. Aksine kendi vücudumuzda ufacık kusurlar bulup kafamızı onlara takıyoruz. Sanki kafamıza bir şey takmaya takmış durumdayız. Duralım, soluklanalım. Ne var yüzümde o ben varsa? Kirpiklerim kısaysa ? Cildim pürüzlüyse? Kollarım kıllıysa ? Dudağım inceyse ? Burnum büyükse? Üç beş kilo fazlam varsa ? Bacaklarım kısaysa ? Sağlıklı olduktan , tüm organlarım üstüne düşen görevi yaptıktan sonra ne önemi var ki tüm bunların. Beynimizin bedeni vardır. Ruhumuzun bedeni ... Yaşamak için tek bir beden sunulmuş size, onu doya doya kullanmak varken neden utanıp sıkılıp yapmak istediklerinizi yapmayasınız ki? Sesiniz kötü diye şarkı söylemezseniz sesinizi kaybettiğinizde o en sevdiğiniz şarkıyı bağıra bağıra söylemediğiniz için çok pişman olmaz mıydınız? İşte bu yüzden şükredip yaşamalı bu hayatı ! Ritmini yakalamalı ! Çünkü size bugün sunulan imkanların yarın da sunulabileceğinden asla emin olamazsınız . 🌼

Tıp Fakültesinde Yaşam 1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin