KUZUCUKLARIN HASI'NA
Selam'n Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuh. Okuyan, ilgi gösteren herkese teşekkür ederim. Olumlu olumsuz her türlü eleştirinizi bekliyorum. Resim Patlamamış bir bombayla oynayan Gazze'li bir çocuğa aittir.Allah'a emanetsiniz.
Sahildeki banklarda dinlendikten sonra ağır adımlarla Halime Teyze'nin evine gittim. Öğle ezanı henüz okunmuştu. Çocukların sesi binadan duyuluyordu. Halime Teyze'yi hayli yormuş olmalıydılar. Zili çaldığımda beni karşılayan Halime Teyze'nin yorgun çehresi tahminlerimi doğrular nitelikteydi. Selam verip içeriye geçtim, çocuklar üzerime doğru çullandılar. Ömer bile sabah olanları unutmuş gibiydi.
Bana sarılan çocuklar arasında bir tek Zeynep yoktu. Arkada öylece dikilmiş, dolu gözleriyle bana bakıyordu.
''Bitanem?''
Yanına gidip, avuçlarımın arasına koydum minik ellerini.
Cevap vermiyordu.
''Zeynep,ablacım ne oldu ?''
''Hani bırakmyacaktın beni?''
''Geldim ya Zeynep?''
''Hiç gelmeyeceksin sandım. ''
Ağlıyordu.
Kucağıma aldım ve koltuğa oturdum.
''Bebeğim seni neden bırakayım? Bak burdayım.''
''Bir daha öyle gitme abla. Annem gibi gitme.''
Dudaklarımın içini öyle bir kemiriyordum ki, ağzımın içine dolan kan tadı midemi bulandırmıştı. Başını göğsüme yasladım ve bir süre öyle kaldım. Ağlaması uzun sürmemişti ama hala içini çekiyordu. Biraz uyusa iyi olurdu.
''Halime Teyze her şey için çok sağol, anahtarları verir misin? Eve geçsek daha iyi olacak sanki. Hakkını helal et, baya yormuşlar çocuklar bugün seni.''
''Nesibe aşk olsun, ne demek, tabii ki helal olsun. Hem ben yorulmadım, yengen gelene kadar kalın. Ne yapacaksınız evde?''
''Yengem yorgun gelicektir eve , bir de yemekle uğraşmasın. Bir şeyler hazırlıcam. Hem çocuklar sırılsıklam olmuşlar terden. Üstlerini değiştirelim de hasta olmasınlar.''
'' Ben yemeği fazlaca yaptım. Sen de yorgun gözüküyorsun, istersen uğraşma. Ama tabii sen bilirsin. Bir şeye ihtiyacınız olursa, ben burdayım.''
''Allah razı olsun Halime Teyze.''
İçeriye girdiğimizde evin boş tınısı, kulaklarımın uğultusunu tetikliyordu. Çocuklar hayli yoruldukları için sesleri sedaları çıkmıyordu. Daha üzerlerini değiştirmeye fırsat bulmadan kapı çaldı. Gelen Abdullahtı.
Kapıyı açmaya gidecekken Zeynep elimi tuttu ve kapıyı açmaya beraber gittik. Zeynep'i gitmeyeceğime nasıl ikna edecektim, bilmiyordum. Dahası Gazze'de böyle bir söz nasıl verilirdi?
Abdullah durgun surat ifadesiyle içeri girdi. Ama bizi görünce gülümsemeye başladı. Zoraki gülüşünün altında yatanları görüyor gibiydim. Bir an önce İstanbul'a gitse çok iyi olacaktı. Ne kadar her şey yolundaymışcasına davransa da sıkıştığı boşluğa daha fazla dayanamayacaktı sanırım, kendimden biliyordum.
Elindeki poşetleri bana uzattı.
''Selamn aleyküm.''
''Aleyküm selam, Hoşgeldin.'' Dedim sessizce.
''Nasılız bakalım fıstık? Ağladık mı biz? Gel bakıyım kucağıma.''
Zeynep elimi daha çok sıktı. Küçücük avcunun içinde eriyordu sanki parmaklarım. Gözlerini gözlerime kilitlemişti. Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım ve başımla onay verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİRENİŞ
SpiritualBurası kanın kızıllığının her karışına bulaştığı, gökyüzünün kana bulandığı yerdi . Burası ölümün insana nefesinden daha yakın olduğu yerdi . Gazze'de doğmak; doğuştan direnişçi olmaktı . Küfre, açlığa, susuzluğa, ölüme ve en çok da suskunluğa diren...