28.Bölüm// Zeynep

1.8K 244 7
                                    

Selamn aleykum. Multimedia da resim gözükmüyor ise yorum atarsanız sevinirim telefondan koyduğum için emin olamıyorum, hala şehir dışındayım ama telefonum şükür ki yapıldı. Multimedia daki nasheedi muhakkak tavsiye ederim. Yine koyulmadiysa diye yazayım adını Muhammed Al Muqit- Toyor Al Saeed.
Allah a emanet, iyi okumalar. .

Bir deniz kıyısında, tenime ince ince dokunan güneş ışınları ve saçlarımı okşayan meltemle birlikte yumuşak kumların üzerinde uzanıyordum. Dalgaların huzur verici sesleri eşliğinde uykuya dalmak üzereyken, birinin ısrarla adımı çağırmasıyla gözlerimi açtım.

"Nesibem ? Hadi gel kızım, haydi !"

Yattığım yerden doğruldum. Sesin ne taraftan geldiğini anlamak için etrafıma bakındığımda  biraz uzağımda, sol tarafda beni çağıran annemi gördüm.

" Haydi bitanem, hadi gel, seni çok özledim, gel bir sarıl annene ! Yoksa sen beni özlemedin mi ?"

Gözlerim ışıldadı.Sevinçle ayağa fırladım. Yılların acısını çıkartana dek sarılma hayaliyle anneme doğru hızla koşarken bileğimden kavrayan bir el ile duraksadım. Elin sahibine dönerken, yüzümdeki kasların gerildiğini açıkça hissetmiştim.

"Abla ? Hani söz vermiştin, bırakmayacaktın beni ?"

"Ömer, haydi gel, anneme gidelim? Bak bizi çağırıyor, görmüyor musun ?"

Ömer ne beni duyuyor ne annemi görüyordu, yalnızca elimden çekiştirip duruyor ve ıslak gözleriyle aynı cümleleri kurmaya devam ediyordu.

"Söz vermiştin, bırakmam demiştin, gidemezsin! "

Bir yanda Ömer'in buruk sesi diğer yanda annemin şen seslenişleri arasında sıkışıp kalmıştım.

Ne tarafa bakacağıma henüz karar verememişken kendimi bir anda Afvan camiinin avlusunda buldum.

Kamuflaj şapkalı, hareketli  küçük Nesibe; her zaman bakımlı, temiz kıyafetler giyen ve bir gözü sürekli Nesibe için tetikte olan Abdullah; başı dimdik, mağrur ve kendinden emim bir şekilde duran uzun boylu, bakışları keskin Hamza ve mahalledeki diğer erkek çocuklar bir araya toplanmışlardı.

Sanki izlediğim çocukluğum değilmiş gibi avlunun çıkıntılı yerlerindeki yüksekçe bir mermerin üzerine  heyecanla kurulup, seyre koyuldum.

Futbol oynamak için iki gruba ayrılıyordu çocuklar. Hamza bir grubun,Abdullah ise diğer grubun kaptanı olmak üzere ; herkes katılacağı grubu seçiyordu. Geriye ben ve bir tane uzun boylu bir çocuk kalana dek tüm çocuklar yerlerini aldı.

Yüzümü avuçlarımın arasına almış, merakla kendimi izliyordum.

Hamza da Abdullah da tek ellerini önüme uzattılar. Kimin eline vurursam onun takımına geçecektim.

İkisi de beklentiyle yüzüme bakıyordu. Elimi havaya kaldırdığımda hızla Hamza'nın eline indirdim.

Takımda yerini alan küçük Nesibe'yi izlediğim esnada kendimi devasa ağaçlarla kaplı geniş ve karanlık bir ormanda buldum. Temkinli adımlarla etrafı kolaçan ederek yavaş yavaş ilerliyordum. Bir anda etrafı saran bir gürültü ve içime düşen garip korkuyla terden sırılsıklam olana dek canhıraş koştum.

Yine görüntü değişti ve kendimi daha önce hiç gitmediğim tünellerin girişinde buldum.

İçeri girebilmek için tek yapmam gereken metal kapıyı kaldırıp, kendimi aşağı bırakmamdı ama metal kapağı bir türlü açamıyordum.

DİRENİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin