Selam'n aleyküm kardeşler, Berat kandiliniz mübarek olsun inşallah. Sınavlarım için dua eden herkesten Allah razı olsun, sizler de benim dualarımızsınız inşallah. Multimedia'da beslenme listesine bakan bir Nesibe var . Bu mubarek günde ümmeti muhammedi de dualrımıza katalım Onlar için de dua edelim inşallah. Allah a emanetsiniz. Selametle.
Zeynep baya dirense de çok geçmeden onu uyutmuştum. Ben de imsak vakti girene kadar uyumamıştım. Telefondan saate baktım. İmsak vakti girdiğinde biraz daha bekleyip namaz kılmak için odadan çıktım. Hamza'nın eşyaları koltuktaydı ama kendisi yoktu. Hemen mescide çıkıp namaz kıldım ve odaya döndüm. Odaya girmeden etrafa bakınsam da ne Hamza'yı ne de Abdullah'ı görebildim.
Odaya girip yatağın yanındaki sandalyeye oturdum. Aklımdan binlerce düşünce geçiyordu. Kollarımı birleştirip yatağa yasladım. Başımı da üstüne koydum.
Geçen hafta televizyonda izlediğim olayları anımsadım. Mısırda bir takım sıkıntılı olaylar zuhur ediyordu. Mısır, Gazze için hayati önemdeki devletlerden biriydi. Seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi başa geçeli 9,10 ay kadar olmuştu. Bu kadar kısa süre içinde Refah sınırında inanılmaz bir rahatlama olmuş, gerek yardım gerekse giriş çıkışlar rahatlamıştı. Kassam tugayları bu süre içinde kendi füzelerini bile üretmişlerdi. İsrail'in korktuğu şey de tam olarak buydu. Bu yüzden hiç durmadan başka şeytani fikirler bularak Gazze'yi zayıflatmaya çalışıyorlardı.
1 ay öncesinden bu yana sınır kapılarında ve tünel geçişlerinde sıkıntılar yine baş göstermişti.
***
Zihnimi kemiren bir titreme ve onun çıkardığı itici sesle gözlerimi açtım. Ellerimi yüzüme kapatıp kendime gelmeye çalıştım. Sağ tarafımda titreyip duran telefonu bir gözüm kapalı açtım:
"Abdullah ! Nerdesin ya kaç saattir arıyorum, niye açmıyorsun?!"
"Berre sakin ol, bağırma benim. Selamn aleykum."
Berrenin kulaklarımı yaran sesi kesildi ve bir kaç saniye hattın öteki ucundan ses gelmedi.
Ben de hala uyanamamıştım.
"Abdullah'ın telefonunun sende ne işi var ?"
"Ya benim telefonumun sarjı bitmi.."
Ne dediğini yeni idrak ediyordum. Niye Abdullah'ı öyle aceleyle arıyordu ki ?
"Ne yapacaksın Berre, hayrola ne oldu? Bir sıkıntı mı var?"
"Evet var."
İmalı, sessiz ve gıcık bir tonda söylemişti. Yine neye sinirlenmişti acaba. Telefonu bir türlü açmadığıma kızmış olmalıydı.
"Nerede Abdullah ?"
"Bilmiyorum, bakarım şimdi. Sorun ne ?"
"Görüşürüz Nesibe."
Telefonu suratıma kapattı. Şu an Berre ile uğraşamayacak kadar yorgun hissediyordum. Ellerimle alnıma bir kaç kez vurup, bir kaç saniye nefesimi tuttuktan sonra kendime geldim, uyanmak için bu taktik her zaman işe yarardı.
Ve Zeynep'e baktım. Hala uyuyordu. Küçücük burnu, kıvrımlı dudaklarının üzerinde ahenkle duruyordu. Kirpikleri nefesinden daha sessizdi. Dalgalı koyu kahve saçları baya uzamıştı, omuzlarına dökülüyordu. Elmacık kemikleri insanda ısırma isteği uyandırıyordu. Hasta olduğu için bu günlerde biraz soluk gözükse de, ay ışığı gibi parlayan bir yüzü vardı. Zeynep'i izlemeye doyamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİRENİŞ
SpiritualBurası kanın kızıllığının her karışına bulaştığı, gökyüzünün kana bulandığı yerdi . Burası ölümün insana nefesinden daha yakın olduğu yerdi . Gazze'de doğmak; doğuştan direnişçi olmaktı . Küfre, açlığa, susuzluğa, ölüme ve en çok da suskunluğa diren...