35.Bölüm-Part 2// Telefon

1.6K 205 36
                                    

Esselamu aleyküm ve rahmetullah kardeşler. Şu an Laptopun böyle arkasına filan saklanasım geliyor. Hemen bölümün niçin geciktiğini anlatıp özürlerimi sıralayacağım. Geçen hafta bu zamanlar, yani finallerimin bittiği gün apar topar ankaraya, memleketime ailemle birlikte gelmek durumunda kaldım ve buradan köye anneannemlerin yanına geçtik. İnternet, bilgisayar  kullanma şansım olmadığı için hemen hemen her gün zihnimin içinde dolanan Nesibe ve devamlı tekrar ettiği repliklerle size ulaşamamanın verdiği vicdan azabı katlandı. Şu anda istanbulda olmamız gerekirken önce köyde şimdi de burada mahzur kaldık yoğun kar yağışından dolayı yola çıkamıyoruz. iyi kötü bir laptop buldum (kendisi kesinlikle saygı gösterilmesi gereken bir  büyüğümüz, adeta antika dükkanlarından fırlamış bir model, tamam tamam şükrediyorum :) ama gerçekten imkansızlıklardan dolayı yazamadım lakin size söz veriyorum, Nesibe sözü hem de, en geç 3 gün içerisinde diğer bölümü yayınlayacağım. Hemen bugün de yayınlamak isterdim ama bitmedi malesef ve inşallah yarın istanbula dönebilirsek kendi pcmden yayınlayacağım. Bu kadar geciktiği için hepinizden özür diliyorum, çenem düştüğü için de. Unutmadan multimedia da Abdullah'ın söylediği nasheed var, yanlış anlaşılmasın  işidci filan  değilim elbette ki sadece bu nasheedi seviyorum :)


Bir de dünki Gülden  Sönmez ve Emine Yıldırım ablalarımızın Tacikistanda hukuksuz bir şekilde yargılanması ve alıkonulması vardı, bu sabah sağ salim Türkiye'ye teslim edildiler hamdolsun. Sorun şu ki tacikistan çok sıkıntılı bir yer olmaya başladı. Geçtiğimiz yıl Tacikistan polisleri 12.828 erkeğin sakalını kesti ve 162 tesettür mağazasını kapattı. 1773 kadını da başını açmaya 'ikna etti.' Lütfen Tacikistandaki mazlum kardeşlerimiz için de bilhassa dua etmeyi unutmayalım.



Hızlı adımlarla etrafımı dönüyordum. Buradaydı, az önce buradaydı, görmüştüm. Peki ya şimdi neredeydi? Bu kadar sahici hayal mi olurdu? Kafayı mı yemeye başlamıştım artık?

Başımı tutarak geri geri gitmeye başladığımda Hamza ve Berre yanıma ulaştılar. Fena halde başım dönüyordu.

"Nesibe neler oluyor?"

"İyiyim Berre bir şey yok ."

Hamza yerdeki elbiseleri aldı.

"Şuraya geçin oturun. Hemen taksi çağırıyorum. 3ünü de alıyoruz ve çıkıyoruz beğenmediğini ya da olmayanı ihtiyacı olan birine veririz. "

Kasadaki adama döndü:

"Bize bir bardak su vermeniz mümkün mü? "

"Tabii hemen. "

Geçip bekleme yerlerinden birine oturdum. Hemen gidemezdik ki Berre daha alamamıştı.

Suyu getirdiler. 3 yudum içtim.

"Hamza."

Cevap vermeden sadece bana doğru döndü.

"İyiyim ben, kıyafetlerin sadece birini alalım. Bu arada Berre sen de kıyafetleri al."

"Dur tamam hemen." diyerek fırladı. Ben hala oturuyordum ve Hamza da biraz ileride başımda dikiliyordu.

Aslında onca feracem vardı hiç almasak daha iyiydi ama Hamza'yı kırmaktan da korkuyordum.

"Sırtındaki ağırlık ve seni bu kadar yıkan şey her ne ise.. " diyerek fısıltıyla yakın konuştuğu ses tonuyla devam ettirdiği cümlesini yarıda kestim, O da devam etmek için ısrarcı olmadı.

DİRENİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin