30.Bölüm - Part2//KAYIP

1.9K 235 28
                                    

Selamn Aleykum yarın 8 kredilik bir dersimin quizi var fakat ben ne yaptım? Bölüm yazdım, çünkü saçma sapan şeyler okumaktansa bunu yazmak cazip geldi :) ve part 2 de part 1 kadar oldu hatta belki daha uzundur . ve belki de bir kaç bölüm sonra hepiniz beni kovalayacaksınız yahut kitabı okumayı bırakacaksınız ama yapacak bir şey yok. Benim yazdığım yazılarda mutluluk uzun sürmüyor.. nedenini tam bilemiyorum.

Bir kardeşimiz -ehlitevhid- beni uyardı sağolsun, bunun duyurusunu yapıp geçeceğim hemen. Şimdi muska takılması hususunda; Muska'dan medet ummak, onun korkuyu götüreceğine inanmak yahut muska ile birilerine zarar vermek yahut korunmak, emin olmayı muskadan bilmek şirktir arkadaşlar. Fakat nasıl ki dualar okuyoruz ve her istediğimizi, inşallah, alemlerin Rabbi olan Allah'tan istiyoruz, bu korkudan emin olma konusu da bu şekildedir. Muskayı eğer takıyorsak hazırlatıyorsak da düşüncesi bu olmalıdır. Muskaya dua gözüyle bakılmalıdır. Aksi taktirde nazar boncuğundan bir farkı kalmaz. Daha fazla sorunuz olursa özelden beklerim. İyi okumalar.

Bu kardeşinize de acizane, dua ederseniz, sevinirim..

Bölümü de Zehra adında sevimli mi.sevimli çok sevdiğim bi okuyucuma,kardeşime ithaf ediyorum.

hatalarımız varsa affola..

Allah'a emanet.

Girdiğimiz binanın, sivri mimarisiyle, sade dekoruyla ve her türlü aksesuarıyla bir karargahta olduğunuzu size hatırlatan bir dizaynı ve ambiyansı vardı.

Gerçi Kassam Tugayları'na ait olan bu beyaz bina tabii ki göstermelikti ve esas yerleşim, yerin altında oluyordu; tünellerde. Tüm Gazze'yi tepeden, avcunun içi gibi seyreden İsrail olduğu müddetçe de bu şekilde binalarda konuçlanılamaz ve toplanılamazdı. Yine de tabii ki komutanlar buraya uğruyor bazı evrak düzenlemeleri ve resmi işleri burada yapıyorlardı. Amcam'ın da genellikle geldiği yer burasıydı. Daha önce belki 1 veya 2 kez gelmiştim. Çok fazla hatırlayamıyordum.

Ahmet Abdulah'a yine sessizce işaretler yaparak yanımızdan ayrıldı.

Ne işim vardı ki benim bu karargahta? Allah'tan çok dolu değildi. Tugaylar etrafımızdan tek tük geçiyordu.

Sanırım şu an mantıklı yapılabilecek tek hamle Amcam'ın yanına gitmekti, tabi buradaysa.

Göz ucuyla etrafa baktım. Yer yer griye boyanmış duvarlar, metal korkuluklar, sağ tarafımda geniş bir hole çıktığını düşündüğüm uzun bir koridor, insanı boğmayan yüksek ve geniş bir tavan ve arka tarafımda da üst kata çıkan merdivenler vardı. Abdullah ise karşımda durmuş bileğime bakarak gülüyordu.

Kollarımı çekiştirerek bileklerimi kapattım ve feracemin uçlarını avcumun ortasına kadar çektim.

''Amcamın yanına gitmek istiyorum ben kaçıncı katta?''

Abdullah sırıtmaya devam ediyor ve sanki hiç bir şey sormamışım gibi susup duruyordu.

''Cevap versen.. Neyse tamam ben kendim bulurum.'' Deyip merdivenlere yönelmiştim ki,

''Tamam, tamam dur, bekle.''

İlla çıldırtacak, öyle konuşacaktı beyefendi.

Hala daha gülmeye devam ediyordu.

''Eee?'' dedim.

''Bilekliği takmışsın.'' Dedi ve gülümsemesine ara verdi; bileğime bakıp, göremediği bilekliğime gözleri dalarak..

''Aslında tam olarak öyle olmadı. Şimdi Ahmet..''

''Açıklamasan Nesibe? Bu günleri o kadar çok bekledim, o kadar çok bekledim ki anlatamam.. Ve şimdi.. O artık bileğinde. Umursamak istediğim tek şey bu ve tabi umarım bileğinden çıkmaz. Tüh tutkal mı yapıştırsaydım?''

DİRENİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin