4.Bölüm//Cennet Kokusu

3K 310 18
                                    

Arkadaşlar, çok uzun bir süre sonra yeni bölüm yazdım Allah ın izniyle. Yanlışlarımı ve beğenmediğiniz yerleri lütfen yorumla yahut özel olarak mesajla belirtin ki kendimi düzeltebileyim. Bugün İsrail seçimlerini Netenyahu şeytanı kazandı. Bu, Filistinli kardeşlerimiz için önümüzdeki dönemlerin daha da kötüye gideceğine işaret. Lütfen bu yazıyı okuyanlar bir dakika da olsa, Filistindeki ve tüm dünyadaki Kafirlerin sultası altında inim inim inleyen tüm müslüman kardeşlerimiz için dua etsin, edelim. Dua mü'minin silahıdır. Allah küffarların hidayet edeceklerine hidayeti erken eylesin, bizleri de vesile kılsın. Hidayet erdirmeyeceklerini de Kahhar sıfatıyla Kahrü perişan eylesin İn şaa Allah. Selametle. Rabbime emanetsiniz. Selamn aleykum.

Bisikletlerimizle dar sokaklardan geçerken, üzerime çevrilen bakışları görmezden gelerek ilerliyordum. Moloz yığınlarının etrafından geçmek oldukça zordu. Her an bir parçaya takılıp bisikletimle birlikte toprağı kucaklaya-bilirdim ama çoktan tuzla buz olmadığımı kim iddia edebilirdi ki? Dışarıdan tek parça görünüyor olmak, içimizin de aynı olduğunu göstermezdi. Yıkılan sadece evler değildi. Saatler önce yıkılmış evlerinin önünde oturan insanların gözlerinden açıkça okunuyordu; bombaların yalnızca eşyaları dağıtmadığını.

Moloz yığınlarının arasında, yalnızca elbiseleri yoktu genç kızın, teyzesinin diktiği elbiseleri vardı, teyzesinin kokusu vardı. Henüz 5 yaşını doldurmamış bir çocuğun arabası yoktu, arabasıyla gezindiği dünyası, kurduğu hayalleri vardı. Mutfaktaki eşyaları almamıştı sadece bombalar, anneden. Beraber yedikleri yemeklerdeki sohbetleri, ardından demlenen çayları, çeyizinden bu yana sakladığı çiçekli tabaklarını da çalmıştı.

Molozların altında kalan insan bedenleri yoktu yalnızca, geride kalanların hayalleri, umutları ve en çok da geçmişleri göçük altında kalmıştı. Sokaklar binalardan kopup dağılan parçalardan çok, anı mezarlıklarıyla doluydu.

İnsanların suratına ne kadar bakmamaya çalışsam da Talal hocayı gördüğümde bisikleti sürmeyi bıraktım ve son anda düşmeden durabildim. Abdullah da hemen bisikletini durdurdu ve yanıma geldi.

"Bir sorun mu var Nesibe?"

Gözümü ayırmadan, yıkılmış evinin üzerinde eski bir koltukta oturan Talal hocaya bakıyordum. Ömer in eski beden eğitimi öğretmeni ydi. Dünyalar güzeli ikiz kızları ve bir tane de oğlu vardi. Ne olursa olsun etrafına enerji saçan, gülümsemesi hiç kaybolmayan Talal hocanın yüzünde şimdilerde koca bir boşluk taht kurmuştu.

Abdullah da çok geçmeden Talal hocayı görmüş hatta selam vermişti. Talal hoca yüzüme bakmıyordu. Gözleri, ayağımızın altındaki beton parçalarını yarıyordu.

Abdullah,

"Başınız sağ olsun hocam."

dediğinde ben, bir adım geriye sendeledim.

"Sağ olun çocuklar."

diye cevapladı yüzündeki sahte gülümsemesiyle.

"Senin de başın sağ olsun Nesibe."

diye ekledi.

Cevap vermedim. Gözlerinin içine baktım. İçerideki kargaşayı ve karmaşayı görmek istercesine derin derin bakim. Biraz kızgın daha çok dargın ve üzgün bakışlarım Talal hocanın yüzünde patlıyordu. Kendinizi böyle bırakmayın, boşluğun kollarında uyumaya alışmayın demeye hakkım olmadığı için baktım, sadece baktım, görmenin ötesinde..Yüreğindeki, yüreğimizdeki yangınları söyleyebilseydik, tüm Dünya alev alırdı, sağır olurdu acılarımızdan Üç Maymunu oynayan Dünya'nın tüm maymunları!

"Gidelim Abdullah, geç kalıyoruz!"

Abdullah garip bakışlarını üzerimde bir kaç saniye gezdirip hocaya döndü.

DİRENİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin