20.BÖLÜM// MEKTUP

2.3K 263 70
                                    

Esselamu aleykum arkadaşlar. Evime gidemediğim, gitsem de çok durmadığım için telefondan bölüm yazıyorum bu da çok zamanımı alıyor bu yüzden ancak 1 haftada yayınlayabiliyorum kusura bakmayın. @17figan arkadaşımız bana cok güzel resimler attı ancak şu an pc de olmadığım için onları da koyamıyorum, yakın bir zamanda sizinle paylaşacağım inşaallah. Bölümü de yine @17figan arkadaşımıza hatta kardesimize ithaf ediyorum.


Kahvaltıyı hazırlayana kadar kimseyle hatta Zeyneple bile konuşmamıştım . Abdullah gelip salonda amcamla birlikte yiyebilirdi ama Hamza yanlız kalmasın diye onunla yiyecekmiş, noktasına virgülüne kadar her şeyiyle ilgilenen Berre hanım söylemişti.

"Ben çıkıyorum, Allah'a emanet olun."

"Kahvaltı yapmadan mı gideceksin amca ?" elimdeki tabakları tezgaha bırakıp antreye geçtim.

"Evet kızım işlerim çok yoğun, atıştırırım ben bir şeyler, sen dediğimi unutma tamam mı? "

"Tamam."

Amcam ne kadar kızgın yahut sinirli olursa olsun bana dayanamazdı, biliyordum.

"Gel buraya gel." dedi ve bana sıkıca sarıldı.
"Cennet kokulum benim, her şey sen, siz üzülmeyin diye."

Amcamın kollarında kendimi, babamın yanındaymış gibi hissediyordum. Çıktığım an yine savunmasız, aciz ve yorgun hissediyordum.

"Biliyorum amca biliyorum. Ve sebep olduğum her şey için özür dilerim."

"Özre lüzum yok Nesibe'm, haydi ben çıkayım artık. "

"Allah'a emanetsin Amca. Allah yar ve yardımcınız olsun."

"Amin yavrum, siz de öyle. "

dedi ve çıktı. Kapıyı kapattığım an arkamdan yengem seslendi.
"Hayırdır Nesibe ? Kim o çıkan? "

"Amcam gitti."

"Allah Allah, niye erkenden gitti ki ?" Omuz silkip mutfağa geçtim.

Abdullah'a ve Hamza'ya iki ayrı tepsi hazırlamıştım. Daha doğrusu hazırladığım iki tepsinin Abdullah a ait olanına Berre olur olmaz her şeyi doldurmuş, Koyduğum bazı kahvaltılıklara sinirlenmiş ve çıkarmıştı. Abdullah yeşil zeytinsiz kahvaltı yapmaz ve asla süt içmez desem de dinlememişti.

Yengem mutfakta çocuklarla ilgileniyordu ki telefonu çaldı ve konuşmak için salona geçti. Çocuklar ve tabi en önde Ömer, kahvaltıya başlamışlardı bile, benimse zaten iştahım pek yoktu.

Berre Abdullah'ın tepsisini aldığında,
"Hamzanınkini de sen getir. Her şeye de ben yetişemem ya!"
dedi.

"Berre zaten girip çıkıyorsun sürekli, onu da götür, götürmem ben. "

Omuz silkti. Şeytan diyordu al tepsiyi geçir kafasına. Kendimi, düşündüğüm şeyden dolayı ayıpladım ve derin bir nefes aldım.

"Hadi Berre, götür ikisini de, kahvaltı edeceğiz daha, inat etme!"

"Bana emir verip durma ! Götürmüyorum işte, sen götürmezsen yengem götürsün. Ya da çok biliyorsun ya, nasıl istiyorsan öyle yap !"

dedi ve mutfaktan çıktı. Yok yok, gerçekten Berre'nin bu yüzünü bunca sene göremediğime inanamıyordum. Her zaman böyle sinir bozucu biri miydi? Yoksa en sonki itirafı ve kafasında kurduğu saçma senaryolar mı onu bu hale getiriyordu.

Yengemin onca işi gücü vardı, zaten telefonların biri susuyor diğeri çalıyordu. Ona hala kızgın ve daha çok kırgın olsam da onu düşünmek zorundaydım.

DİRENİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin