8.Bölüm//Sabır

2.1K 267 13
                                    

Selam'n Aleyküm, herkese hayırlı geceler. Geçmiş kandiliniz mübarek olsun. Aslında Gazze halkı miraç kandillerini bugün kutladılar. Normal bir iş günü olmasına rağmen miraç kandili dolayısıyla resmi tatil ilan edilmişti bugün Gazze'de. Resim olarak da gazzede savaş esnasına hasar gören bir resim aldım. Tumblr dan gelen bir hastane resmi yerine, gazzeden gelen gerçek bir hastane resmini koymayı tercih ettim.


Geçtiğimiz günlerde de yine küffar güruhunun bizler için acı kararını aldık. Muhammed Mursi ve 108 arkadaşının idam edilmesi için karar çıktı. Aksini beklemiyordum, batının sessiz kalması da benim için şaşırtıcı bir olay değildi yine. İnsanlığını kaybetmiş kesimlerden insanlık beklemeyi bırakalı çok oldu. Ama inanıyorum, can yakanların da canının yanacağı gün gelecek ve yine inanıyorum ki bizinillah o günler çok yakın. Dua edelim inşallah. Bu yazıyı gören herkes en az bir defa amin dese ben burda amacıma ulaşmış oluyorum zaten. Yine yeni bölüm için çok geç kaldım. Hakkınızı helal edin demekten başka bir şey bulamıyorum. Allah'a emanetsiniz, selametle...



Kulaklarıma doluşan ezan sesiyle gözlerimi açtığımda, kendime gelmem için bir kaç saniye öylece etrafa bakındım. Oda henüz karanlıktı ve herkes uykudaydı. Nasıl uyuyakaldığımı hatırlamıyordum. Sol bacağıma batan kalemi farkedince hemen kalemi ve defteri alıp yere koydum. Sonra da dolaba yerleştirdim.

Zeynep'in alnına elimi attığımda alev alev yanan teni, tenimle temas etti. Dalga dalga beni de saran ateş, çoktan göz pınarlarıma hücum etmiş ve bana aldırış etmeden gözlerimi dolduruyordu. Ne bekliyordum ki? O kadar yağmuru yiyen bir çocuk tabii ki hasta olacaktı. Ben dahi kendimi iyi hissetmiyordum.

İçeriden sesler geliyordu. Amcamlar camiye gitmek için evden çıkıyor olmalıydılar. Bir süre onların gitmesini bekledim. Sonrasında hemen ayaklandım ve önce abdestimi alıp namazı kıldım.

Ev halkının geri kalan kısmı da yavaş yavaş uyanıyordu. Mutfağa geçip bir tas çıkardım. İçine biraz sirke biraz da su koyarak Zeynep için hazırladım.

''Nesibe? Hayırdır kuzum?''

''Hayırlı sabahlar yenge. Zeynep'in biraz ateşi var da, ona sirkeli su yaptım.''

Yengem başkaca bir şey söylemek için ağzını açsa da yanlızca,

''Tamam.'' Dedi ve banyoya gitti.

İçimde durduramadığım şiddet hülyaları vardı. Kafamı duvara geçirmek istiyordum, duvarları tekmelemek istiyordum. Kendime kızgınlığımı ölçecek bir barometre yoktu. Yengem keşke kızsaydı; ağzına geleni söyleseydi; bağırıp çağırsaydı. Belki daha iyi gelecekti, hak ediyordum çünkü, hem de fazlasıyla.

İçimden estağfurullah lar çekerek tekrar Zeynep'in yanına döndüm. Uyuyordu ama bir yandan da sayıklıyordu. Dediklerini anlamıyordum, odaklanmıyordum da. Duyacaklarımı sindiremeyeceğimi biliyordum. Üzerinden yorganı çektim ve elimdeki bezi sirkeli suya sokup, biraz sıktıktan sonra düzleştirip Zeynep'in alnına koydum. Hem Bezin soğukluğundan hem de sirkenin iç gıdıklayıcı kokusundan dolayı Zeynep, derin uykusundan uyandı.

''Abla bunu al!''

Elini başındaki beze uzatsa da ellerini tutup yan tarafına koydum.

''Ablacım o biraz orda dursun. Azıcık ateşin var.''

''Ama üşüyorum.'' Ağlamaya başlamıştı.

''Bitanem, bak bunu biraz tutalım, bir de banyoya girelim, sonra üşümeyeceksin inşallah, tamam mı? Nolur ağlama.''

DİRENİŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin