"Can parçam. "
"Baba? Baba sen misin? Baba?"
Ortasında, çıplak ayaklarımla, çığlık çığlığa koştuğum çölün sonu gelmiyordu.
"Meleğim ."
Babamın sesini duyduğuma emindim. Beni çağırıyordu, ama onu göremiyordum.
Tenimi yakıp geçen güneş e aldırmadan koşmaya devam ettim. Koştuğum yön yoktu. Her yer dümdüz ve sonsuzdu.
"Nesibe. Buradayım, yanıma gel"
"Baba? Baba neredesin, bulamıyorum. Beni bırakma, baba?"
Ani bir dürtüyle arkamı döndüğümde beyazlar içinde bana gülümseyen babamı gördüm. Koşup her zaman yaptığım gibi onu sakallarından öpmek istiyordum. Sıkıca sarılıp bizi bırakmaması için söz vermesini istiyordum.
Ona ulaşmak için adım attığında, buz kütlesi ayaklarıma dolaşıp beni olduğum yere mıhladı.
Çölün ortasında nerden geldiğini anlayamadığım bu buz kütlesi sarmaşık gibi vücudum çevreliyordu. Bacaklarıma doğru hızla yükselmeye başladığında, korku dolu bakışlarla, elimi babama doğru uzatarak, bağırdım.
"Baba yardım et!"
Bir yandan da ayaklarımı hareket ettirmeye ve buz kütlesinden kurtulmaya çabalıyordum.
Baba'm sanki beni duymuyormuş gibi gülümsemeye devam etti. Kollarını iki yana açarak:
''Hadi kızım yanıma gel, seni çok özledim''
Diyordu. Buz kütlesi ellerimi de hapsedince kıpırdayamaz hale geldim. Göz açıp kapayıncaya kadar boğazımda biten kütleye inat, avazım çıktığı kadar bağırdım;
"Babaa!''
Soluk soluğa gecenin ortasına uyandığımda, ilk gördüğüm şey karşımdaki kanepede uyuyan Ömer ve yanımda yatan Zeynep'ti.
Nefes alış verişlerim hala düzensizdi. Boncuk boncuk terlemiştim. Elimi gerdanıma yerleştirip, derin derin nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çabaladım.
Uzun süredir bu kadar etkilendiğim ve korktuğum bir rüya hatta kâbus demek daha doğru olur, görmemiştim.
Kapı tıklatılınca olduğum yerde sıçradım.
"Nesibe, iyi misin ?"
Hemen yastığın kenarında duran yemeniyi aldım ve ayağa kalkıp kapının yanında, duvarın önünde duran sehpanın üzerinden feracemi alıp üzerime geçirdim.
Kapıyı açtığımda 1.70 olmama rağmen kendimi çok kısa hissettiğim Abdullah'ın karşısında buldum.
Benden rahat bir 10 cm uzun olmalıydı.
Her erkek gibi o da Hamas'ın verdiği askeri eğitimlere katılmıştı ve bu onun fiziğinin de gelişmesine neden olmuştu. Bana korkutucu gelen geniş omuzları vardı. Ne kadar çok şeyden korkar hale gelmiştim böyle?
Kısa düz saçları vardı. Ve açık kahve gözleri her zaman gülümserdi. Abdullah'ın somurttuğunu hiç görmemiştim, benim aksime.
Boş boş yüzüne baktığımda, elindeki suyu bana uzattı.
"Kâbus mu gördün? Bağırdığını duydum "
O kadar utanmıştım ki, evet elimde değildi ama sonuçta bağırarak birilerini uyandırmıştım. Zaten kendimi yük gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİRENİŞ
SpiritualBurası kanın kızıllığının her karışına bulaştığı, gökyüzünün kana bulandığı yerdi . Burası ölümün insana nefesinden daha yakın olduğu yerdi . Gazze'de doğmak; doğuştan direnişçi olmaktı . Küfre, açlığa, susuzluğa, ölüme ve en çok da suskunluğa diren...