Selamn aleykum kardeşler. Umarım herkesin hali vakti yerindedir.Sizden Batı'da cihat adlı kitabın wallahi wake up ! bölümünü okumanızı ve o kardeşimizin de istediği gibi Ummeti Muhammed e dua etmenizi isteyeceğim.
Hadisi Şerifte belirtildiği üzere Ümmeti Muhammed e günde en az 10 kez dua eden kimse Allah dostu olur. İnsan sevdiğinin derdiyle dertlenir. Efendimizin derdi ummetiydi, bizim de derdimiz Ummetin ıslahı ve felahı olsun inşaAllah. Allah a emanet olun.
Hatalarım varsa affola.
Not: Hamzanin söylediği ezgi, Muhammed Al Muqit , The way of the tears. Şu an ekleyemiyorum ama ilerde bu bölüme eklerim. Eğer paylaşabilirsem kendi sayfamda paylasacagim.
Mektubu gözyaşlarımla resmen sırılsıklam etmiştim. Hışımla ayağa kalktım. Kutunun kapağını kapatıp, mektubu da elimde sıkarak, elimin tersiyle gözlerimdeki yaşları sertçe sildim.
Ayağa kalktım ve binadan fırlayarak çıktım.
Nereye gittiğimi bile bilmeden, kimseye haber vermeden koşmaya başladım. Deli gibi koşuyordum. Bir anda duraksadım ve etrafıma baktım. Sahilin yakınındaydım. Ömer'in söylediği şeyi hatırlayarak Sahile doğru yürüdüm ve hemen ilerideki ormanlık alana doğru hızla ilerledim.Normal bir zamanda olsa iç kısımlara girmeye tereddüt edebilirdim. Ama şu anda normal kelimesinin kıyısından bile geçmiyordu zaman.
Kulaklarıma Hamza'nın sesi dolduğunda olduğum yerde kalakaldım. Yine en sevdiğim arapça ezgilerinden birini söylüyordu, ağlarken teselli bulduğum arapça ezgilerden..
Bir iki anlık terredüti duruşumun ardından, dişlerimi sıkarak sesi takip ettim ve bir ağacın altında oturan Hamza 'yı buldum. Beni görünce ağaca yasladığı koltuk değneğini aldı ve ayağa kalktı.
Öylece duruyordu, öylece duruyordum. Bir farkla, o baştan aşağıya burukluktu, bense baştan uca kontrol edemediğim öfkemle doluydum.
Kutuyu sertçe göğsüne bıraktım. Mektup hala avuçlarımdaydı.
Nereden başlayacağımı bilmiyordum. Hiç konduramadığım Hamza bile, Berrenin iftira saydığım o cümlelerine düçar olmuş, Onu doğrulamıştı. Berre demek tüm söylediklerinde haklıydı.
"Nasıl yapabildin bunu ? Ben sana ne yaptım? Beni nasıl böyle bir duruma düşürürsün ? Kendimi o kadar korumaya çalışırken. ."
Ağlamam konuşmama izin vermiyordu. Ellerimi yüzüme kapayıp kendimi, ağlamayı durdurmazsam çok kötü şeyler olacağıyla tehdit ettim.
Artık Hamza'yla değil kendi kendime konuşuyordum.
"İffetli bir kız olamadım. Babamı bulursam bir gün ne diyeceğim ona ? Nasıl bakacağım Yüzüne? Bunu ben kendime nasıl yaptım? "
"Nesibe ! Kes şunu. Sen iffetinden hiç taviz vermedin, suçlu olan sen değilsin, ayrıca iffetsiz hiç bir şey de yapmadın."
"İffetli kadın başka erkeklerin hayallerinde gezmeyen kadındır. Fatıma (radiyallahu anha ) validemizi mi yalanlayacaksın? Hem Abdullah hem sen beni çok büyük hayal kırıklığına uğrattığınız. Ya ben anlamıyorum, niye ben ? Çevrende hiç mi başka insan yoktu Hamza ? O kadar senedir görmediğin bir kızı neden bunca sene düşünmeyi bırakamadın ? Bak borç işini anlarım ama başka hiç bir şeyi aklım hafsalam almıyor!"
"Eğer mektubu sonuna kadar okuduysan, tutunacak dalım olduğunu söylemiştim. Öyle bir dalın çok kuvvetli ve güçlü olması gerekir. Ağırlığını ne kadar arttırsan da kökünden ayrılmaması gerekir. Güvenmen gerekir. O dala istemsizce tutunursun, can havliyle. Seçme şansın olmaz haliyle. Ve daha pek çok şey. Ben bu tanıma senden daha uygun hiç kimseyle tanışmadım. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİRENİŞ
SpiritualBurası kanın kızıllığının her karışına bulaştığı, gökyüzünün kana bulandığı yerdi . Burası ölümün insana nefesinden daha yakın olduğu yerdi . Gazze'de doğmak; doğuştan direnişçi olmaktı . Küfre, açlığa, susuzluğa, ölüme ve en çok da suskunluğa diren...