Kıvrımlı ince bir yol. Kenarlarında, yeşeren kızılcık rengi hüzünler, küf kokan bir ceza, çiğnenip tükürülen büyük bir lokma. Eşlik ediyorlar bana. Ben de onlara. Yolumuz uzun yükümüz ağır. Elimde iyiymiş gibi görünme çabam, geçmişi olmayan bir hata ve edilen büyük bir lafla o yolun aksine dümdüz ilerliyorum. Yol her adımımda başka yollara bölünüyor. Bense, bana öğretilmiş gibi düşünmeden yürüyorum o yolda. Her adımda ardımdaki yol siliniyor. Gariptir ama ben her bir yeni adımımda eski adımlarımı özlüyorum. Sanki adımlarım ceza bana. Bazen o ceza ödüle dönüyor. "İyiki" diyorum. Bu yolda keşkelerim var. Edilen büyük laflara köle olan keşkeler. Belkilerim var. Yarının kapısına dayanıp, inadına yürüyen belkiler. Yeminlerim var, asla "Asla!" demeyen yeminler. Şükürlerim var. Şafağın söktüğü o karanlık gecede kaderimi yazmak için kalemi elime tutuşturan, o kıvrımlı yolda, elimdeki onca yanlışa rağmen her adımımda ardımdaki yanlışı unutana şükürlerim var. O kıvrımlı yol benim kaderim. Yüküm; benim doğrum ve yanlışım. O yolda ölüp biterim dedim de yine de ölmedim. Üzerine yeminler ettim yine de mürekkebine söz dinletemedim. Hatasıyla doğrusuyla bir çocuk gibi elinden tuttum kaderimin. O da benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi' Sözle
RomanceEn büyük afettir Nar-ı Aşk. İnsanı tepeden aşağı yakar da yakar. Kalbi bırakır sona. İşte en büyük yangın o zaman başlar.