Mürekkebe batırdım kalbimi, ne dökülürse bahtıma...Seni yine ilk kez görür gibiydim.Seni gördüğümde sanki bir yerde çiçekler açıyor, ekinler boy veriyor, çocuklar gülüyor gibiydi.Seninle gözlerimiz birbirine deydiği o an, sanki bu gözlerim ilk defa böylesine büyülenmişte, kaskatı kesilmişti.Titriyordum,kuruyordu en içim. Sanki seni ilk kez yaşıyordum.Sanki ilk defa görüyordum bu sarıyı, bu kahverengiyi, kırmızıyı.Sen olmasan gururdan gelemezdim bile sana, yaklaşamaz beklerdim öyle.Kısa da olsa görmek seni karanlığın aydınlığa olan hasreti gibiydi.Şimdi sen şem (mum)'sin, ben pervane (kelebek).Sana ulaşmak istiyorum ulaşıyorum da...Yaklaşıyorum ve daha fazlası.En içime çekiyorum seni.Ama bir yandan kanatlarım yanıyor farkına varamıyorum.Ateşin yakıyor beni,küllerim dökülüyor masaya, ben sesimi dahi çıkarmıyorum.Şem-ü Pervane hikayesi bizimkisi.Ama aşkımız beni küllerimden yeniden doğuruyor.Anka kuşu misali. Acılarımızı çektik yeterince.Hasret girdi aramıza, kırgınlıklar girdi. Ama artık büyüdük, bitti çocukluk.Gerçekleri görmeye başladık.Hayat kısa değmez bir kalp kırgınlığıyla ayrılmaya.Sen bana umut oldun, güneş oldun, renk oldun.Sen benim sarım, kahverengim, kırmızım.Ben seni karış karış çizdim kalbimin en içine.Bir başkasının seni oradan çıkarması mümkün değil.Gecem, aydınım,nar'ım mürekkebim, kalemim, yazım, ey benim alın yazım.Bak, meğer sen benim her şeyim olmuşsun.Birini çıkarsam diğeri kalırsın bana.Şimdi ikimizde kağıt kesiği gibiyiz, acıtan ama hemen geçen.Şimdi ikimizde tamamlanmamış şarkı sözü gibiyiz.Şimdi ikimizde cevabı olmayan soru gibiyiz. Ne kadar her şeyim olsan da,hep eksiğim oluyorsun.Ah bir bilsem neler hissediyorsun.Bir okusam içini seffaf bir kağıt gibi.Seni sayıklıyorum.Sen kokuyorum, sen oluyorum artık ben.Ne demiş şair "Bende mecnundan da öte bir aşk var ama mecnunun adı çıkmış bir kere."
Ah! Böyle yazıyorum işte sana.Sen bunları okumayacak olsanda, hissetmesen de böyle duygular.Ben yazıyorum çünkü bir gün gideceksin bense bir papatyanın hiç koparılmayan sona kalan sevmiyor çiçeği gibi kalıcam ortada.Biliyorum bir gün gideceksin.Belkide bir daha göremeyeceğim seni ama bu metinler kalıcak senden bana hatıra. Bu yazılar beni sana tekrar aşık edecek.O yüzden kıyamıyorum. Bir kitabın önsözü gibiyim belki de senin için ; hiç önemsenmeyen, bakılmayan...Bir katılım şartıyım belki de senin için, okunmuş gibi yapan.Şakayım belki senin için, gülünüp geçilen.Bir yanım böyle düşünürken bir yanımda senin bir tanen olduğumu, zat-ı şahanen olduğumu,sabah kalktığında aklına ilk gelen, akşam yatmadan aklına son düşen olduğumu düşünüyor.Karar veremiyorum belki de senden emin değilim. Ah bu bendeki sonbahar.Kahverengi kış, açamayan çiçek, küskün çocuklar. Ateş gibi yanan bu kalbimin suyu bir tek sendedir bilmezsin.Haberin olsa yardım eder misin? Yoksa es mi geçersin? Nasıl olacak ne olacak bu işler. Hep böyle mi gidecek, sonu olmayan bir kitap gibi, kapanmayan bir yara gibi mi olacağız? Çaremiz mi olmayacak yoksa yasak mıyız?Ölümcül müyüz?
Dualar ediyorum bize, her gece.Seni sevmek gizli bir ibadet benim için.Ama kabul olacakmış gibi değil. Ama ben biliyorum ki bir yerde atan bir kalp varsa mutlaka karşılığı vardır. Çünkü her aşk karşılıklıdır.İnanıyorum sen de seviyorsun.İnanıyorum ki yeniden küllerimizden doğacağız ben pes ediyorum gurur yok, utanç yok ; aşk var!
Hikaye "Nar-ı Mürekkep Günü" adlı hikayemden bir parçadır.Okumanızı tavsiye ederim :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi' Sözle
RomanceEn büyük afettir Nar-ı Aşk. İnsanı tepeden aşağı yakar da yakar. Kalbi bırakır sona. İşte en büyük yangın o zaman başlar.