4. Evdeki kimsesiz.

7.9K 668 88
                                    

Güzel yorumcuklar bekleniyor...

İyi okumalar.

*

Yabancı bir oda, yabancı bir ben gibi karşımda duruyordu. Adı dışında hiçbir şeyini bilmediğim bir adamın evinde, sırf kurtlarımızın bağı ile evine yerleşmeyi kabul etmiş ve şimdi ise kendimi onun bana verdiği misafir odasına yerleşmeyi hedefliyordum. Gerçek bir sığıntı gibi.

Oysa bu sadece kapaklı bir dolabı açarak içine birkaç düz tişörtümü koymak ve onun yanında iki sıradan kot pantolonumu koymak olmuştu. Bitmişti işim. Son bir çift çorabım ise ayağımda, evden kendi ayağıma geçirdiğim bir ayakkabım vardı o ise çıkardığım için tam karşımda tabanları pislenmiş bir şekilde duruyordu. Şu anki halimin varlıklı bir ailenin çocuğu gibi durmuyordu.

Sanki biri aleladele beni sokaktan yakalarımdan çekerek bu eve getirmişti. Öylesine çok tuhaf kaçmıştım işte bu evin duvarlarının arasına. Lakin bir kıpırtı sürekli karnımın içinde dolanıp dolanıp ağrı bırakıyordu. Yumruk olmuş ellerim, bir garipti. Huysuz avuç içlerim ağrısını geçirmiş gibiydi. Hepsinin özü ise muhtemelen yemek hazırlayacağını söyleyen Taehyung'un etkisiydi.

Ruh eşimle ev arkadaşı olmak. Hayatın bana alaya aldığı lakin benim nazarımda bir ümitti. Sevmeyecekti ama en azından saygı duyacaktı. Bu bile bana kelimelerin yetersiz kaldığı bir mutluluktu. Sevilmenin ötesiydi bu.

Kabullenilmek...

Her şeyin ötesiydi ve ben bununla birlikte her gece vaktine yakın yaptığım iğnemi, çantamın küçük gözünden çıkarmış ve basitçe duran su gibi sıvıyı, koluma geçirdiğim turnike sayesinde damarlarımın çatlayan görüntüsünden o iğnenin küçücük noktasından çıkan sıvısıyla onu damarlarımın o akışına göndermiştim. Kolumun içinde haince ilerliyordu sanki. Canımı yakıyordu. Oysa ben iğne yapılmasından hep korkardım. Halen korkuyorum, ama korkum kötü kokuyor olmanın algısından daha korkunçtu.

Turnikenin bağını çözerken, kapattığım kapı çalındı. Tek kişilik bir yatağın üzerinde, ayaklarım yere basıyorken alışkın olmadığım bu evin izin istercesine çalınan kapısı yüzünden irkilmiştim. Kendi evimde kapım çalınmaz, aksine birden dalınırdı odama.

Bu yüzden kaşlarımı çatmıştım ve dökümlü sesim, gün içerisinde su içmemekten ve ağlamaktan ötürü tahriş olmuştu. Bunu uzun süre sessizliğimden sonra konuşmamamla anlamıştım.

"Girebilirsin," demiştim. Ama öylesine tuhaf kaçmıştı ki bu kelime, sanki daha öncesinde böyle bir kelimeyi ağzımdan hiç çıkarmamışım gibi. Birinin hayatımda hiç izni olmazmış gibi, bu izin çok tuhaftı şimdi.

Ancak bu düşünceyle dalgınlaşsam da Taehyung kendisini içeriye sokmadan sadece kapıyı aralamış ve o kapı ağzından bedenin yarısını göstererek tam olarak gözlerime bakmaya çekinir gibi, bakışlarını kaçırmış ve ensesini kaşımıştı. "Yemek hazır, onu haber vermek için gelmiştim."

Bu beni utandırmıştı. Yanaklarımın ısındığını hissedebiliyordum. Neden böyle olmuştum ki birdenbire? Sadece küçük bir ilgi beni böylesine hayat dolu kılarken, uçmak için arzu dolu kanatlarımın kırılmasından çok korkuyordum. Ben bu sessizce dökülen sesin beni birdenbire kırmasından neden korkuyordum ki? Ben alışkındım. Ben yok sayılmaya öylesine alışkınken, birdenbire gördüğüm bu küçücük muamele beni neden huzursuz ediyordu şimdi? Sanki gerçek değilmiş gibi.

Ama bunları düşünmeyi ertelemiş ve geceye saklayarak ayağa kalkmıştım. Yeni iğne vurulmuştum, kendi özümü yenice kurutmuştum. Yine de endişelenerek çok yaklaşmamaya özen göstererek o sadece başımla sessizce onaylamadığım için önden gitmiş ve ben en az bir metrenin aramızda dağlandığı vakit, o arayı açmadan peşinden gitmeye devam etmiştim. Alt katın merdivenlerini inmiş ve salondan geçerek mutfağı da içini gösteren yere doğru geçmiştik.

worthlessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin