İyi okumalar.
**
Sorun, değildi. Sorunlar bunlar değildi. Bendim sorun. Öyle bir sorundu ki bu, soramamış olmakla kalıyordum. Merak dönüyor ve dönüp dönüp merve oluyordu. Öyle bir taşıyordu ki, onunla akşam güneşinin sönüp gittiği yerde uzaklaşıyorduk buralardan. Şehirden uzaklara. Sanki tüm dert tasa gidiyordu ardımızdan.
Akşam serinliği var olduğunda, bulutlar arabanın üzerine üşüşürken atmosferde klasik tonda bir müzik çalıyordu. Hoştu. Rahatsız edici değildi. Bir kadının hoşça sesi, sevgilisine yazılmış bir mektup gibiydi.
Dilimden sürtmeden dudaklarımı kıpırdatıyor, tekrardan vuran nakaratı ile aklımda yer edinen söze bir saliselik sonrasında devam ediyordum.
"Geliyorum, yürüyorum..
koşuyorum, ama dizlerimden kırıldım az önce
Ama durmuyorum, gülüyorum...
çünkü sen kokuyor her yer
Sen oluyor her yer
Yer, bu yer, seninle benim hikayemiz mi?
Yoksa burası benim seninle olan hayalim mi?
Ama çok geç sevgilim, öyle değil mi?
Çünkü az önce gördüm
Kalbinin limanları karaya vurdu
Ve ben ilk defa,
İlk defa kendime ait olmayan duyguyu gördüm
Gördüm, gördüm, gördüm
Aşkını.. aşkını gördüm, gördüm
Geliyorum, yürüyorum..
koşuyorum, ama dizlerimden kırıldım az önce
Ama durmuyorum, gülüyorum...
çünkü sen kokuyor her yer
Sen oluyor her yer
Yer, bu yer, seninle benim hikayemiz mi?"Sonlara doğru dönmüştü başım pencere kenarına doğru. Bu gittiğimiz yer bizim hikayemiz olabilir mi Taehyung? Yoksa sana kapılıyor da duyduğum veya gördüğüm her şeyi sana mı bağlıyordum?
Bununla düşünüp duruyor ve sanki bitmeyecek yolda gözlerim dalgınlaşıyor ve uyuya kalıyordum. Yorgundu benim gözlerim, çokça dikenlerini batırmış olmaktan. Öyle dalgınca dalıveriyordu içlerinde katran akmış olsada.
Bir zaman sonra uyandığımda, arabanın içinde biraz sarsılmış ve gözlerimi bir kaç kez açıp kapatmıştım. Üzerimdeki cekete bakıyorken, onun kokusunun şefkati buram buramdı.
"Uyanmışsın," demişti. Esner gibi olduğumdan elimi ağzımla kapatmıştım. "İstersen biraz daha uyu."
Ama uykumu almış ve onun sesini duyunca tüm uykum açılmıştı. "Hayır, çok uyudum ki ben." Demiştim, boynuma kadar çekilmiş olan onun ceketini göğsüme doğru düşürürken.
Midem tekrardan düğüm oldu ki, onu görme ihtiyacı ile bakmak istemiştim. Işıl Işıl duruyordu ama birazcık yorgunda görünüyordu. Sahi ne kadar zamandır yoldaydık? Ve o neden dudaklarını kıvırmıştı yukarıya doğru?
"Aç mısın? Daha bir saatlik yolumuz kaldı. Açıkçası götürmek istediğim yer biraz uzakta. Seninle orada hafta sonunu birlikte geçirmek istiyorum."
"Hafta sonunu mu? Ama bunun için yanımıza hiç yedek kıyafet almadık ki.." demiştim ama o sırıtmış, "Merak etme, ben her şeyi çoktan ayarladım. Bizim için." demişti.
Bizim için...
Bu bir kaç saniye sesimin kesilmesine neden olduğunda, bir saniyeliğine bana bakmış ve sonrasında dikkatli bir şekilde sürdürdüğü sürüşüne devam etmişti.
Ayaklarımı birbirine doğru toplayarak kucağıma çekmiş ve bir müddet daha ufalmış evleri izlemiş, yoğun ışıklar arasında renklenen hayatın uzaktan nasıl hoş göründüğünü düşünmüştüm.
Sanki eksi bir yolda, tüm dünya uyuya kalırken ben onların arasından yavaşça süzülüyordun. Öyle bir his veriyordu ki, pencereyi biraz aralasam içeriyi saran o kokuya eşlik edeceklerdi yeşilliğin kokusu.