Yorum sınırı; 100
İyi okumalar.
*
"Jungkook ama ben sana muhtaç olduğumdan değil, senin yağmur gözlü duran gözlerinden bahar görmek için yanında kalmayı istiyorum. Ben seni herkese göründüğün gibi değil, aslında görünmeyende kırılmış ruhunu anlamak için yanında durmak istiyorum. Yanında kalmama izin verecek misin?" Demişti, usulca.
Mor ışıklar daha da büyüdü, büyüyerek ondan yana kaçamayacağım bir zindan haline geldi. Bittim, dedim.
O rengin içinden devrildim, dedim.
O renk ki; bizi temsil eden buydu, dedirtti. Kurdunun kurduma hüküm verdiğin rengin tanımı buydu. Neden böylesine hoş, izlediğim o çizgi filmlerindeki o güzel zamanın güneşine, batmasına yakın duran kızılcık şerbeti tonundaydı ki. Sanki ondan yana el uzatsam, tutuverecektim ondan doğan görüntüyü.
Öyle bir istekti ki bu, gözlerimi kaçırmaya sonrasında bu sözleri ile beni yoldan çıkarmaya meyilli kalbimin gümbürtüsünü tüm bedenimde işittim. Göz hanelerimin içinde var olan bir haraketlilik oluşmuştu o vakit. Buğuluydu. Fluydu. Gönüllüydü en azından onun gözlerine bakmak için.
"Bana gerçektende tutacağın bir söz verebilecek misin?" Dedim, o söylenen sözlerin ardından.
"Evet," dedi, o usulluk bir uysallığa dönüşürken. Yummak istedim, içimde çığ gibi büyüyerek bana her defasında oldurmaza karşı meyillendiren o sözlere karşı bir siperim olsun istedim.
Ben, çok güçsüzdüm. Ben açtım. Ben kurum kalbe toktum. Ben artık iyileşmek istiyordum. Mutlu olmak istiyordum. Aynaya baktığımda artık birinin değerlisi olduğumu bilmek istiyordum. Ben onunla tanıştıktan sonra çok şey istiyorum.
"Öyleyse, sözün yeminim olsun Taehyung. Eğer bir kez daha bu kalbe ihanet katarsan, canımın günahı Tanrı'dan değil.. senin vebalinin boynu borcu, hesabı olsun."
Bununla gözleri durdu gözlerimin üzerinde, ağır bir yük bindirirken aslında yaptığım, onun benim canıma kastı olmuş olan o halini ona sunmaktı. Bundan ötürü dürüstlük direndim, o direnişin asıl kandan cana dönüşen haliyle ben tuttum onun elini.
Eğer yanımda olacaksa, bunu kabullenmeliydi. Göze alabilmeliydi, her şeyi.
Benimkinden daha narin elleri, daha hassas duran yüzeyin esmerliği kendi avucumda yaslanırken damgalarımızı kavuşturdum. O sımsıcak his buluyordu hemencecik beni. Bir diğerinde takılı kalan gözlerim, diğer elini de avuçladı ve öylece bir çarpıntı bıraktığım kalbimin üzerine kondurdum. Nefes alamıyordum ama benim için nefeslen kalbim, boğulan birinin su yüzeyinden son anda fırladığı gibi nefes nefeseydi.
Ve mesafelerin yetim başı o aralığımızdan geçerken belki de ben kendimden gelen, sonrasında elem başlı cesaretimle bunu yapıyordum.
"Yanına alacaksan, bununla al Taehyung. İlk önce bununla tanı beni. Çünkü ben, sırf sen burayı tanı diye açacağım. Ben kalbimin iz yapmış yaşlarını senin için silip açacağım. İzler kalacak ama şayet sen, gerçekten sözünde biri olarak kalacaksan ben o izle de yaşarım."
Avucumun içini doldurup parmaklarını geçirdi, kazağımın üzerinden batılı duran parmakları orayı da ele geçirerek kalbimin üzerini okşadı. Bu gözlerimi yummama, bu huzurvari yaratılmış kıssaslı cennetin bende asma yaptığı ilk andı. Bu ruh eşimle biçildiğim, teslimiyet bayrağımı göklerde şahlandırdığım ilk andı. Bu an öyle bir andı ki, tek bu an için bile ben, yaşadım dedim. Her şeye aç biri iken, doydum dedim.