12. "Bir şans veremez misin bana?"

10.1K 648 249
                                    

yorum okumak isterim izniniz olursa...

İyi okumalar.

*



Bir rüya gördüm. İçinde nüve olmuş birkaç deniz yıldızı. Okyanusun oradaydık, masmavi gökyüzü, sırtımı yalayıp geçen dağın selintisi. Sarı ince kumlar, kızgındı. Ama üşümüş olmalıyım ki, kumun içine daldırıyorum. Ayak parmaklarım orada huzurlu görünüyordu. Toprak beni seviyordu.

Bununla gülümsüyordum. En tepemde bir kuş, semayı süslüyor. Kimsecikler yoktu. Bir ben, benden biri varmış gibi hem anı yaşıyor hem anın içinde kendimi görüyordum.

O anda anlıyordum bunun bir rüya olduğunu. Yoksa tamamen çıplak olmaktan utanan bedenimin böylesine bir korda başı boş durmasının imkânı yoktu. Ama mutlu görünüyordum. Çünkü mutlu hissediyordum. Özgürdüm. Kimsecikler beni rahatsız etmiyor, yüreğimdeki o baskı azalmışçasına okyanusun tuzlu kokusu sarıyordu ciğerlerimi.

Öylesine güzeldi ki bu koku. Hep burada kalmayı istedim.

Güneş ufukta süslü bir şekilde batıyorken, gece kendi teslimiyetini verecek iken erguvan tonları turuncuya bulanıyor. Bana yaklaştıkça gök griye sonrasında yıldızları olan bir şölene geçiyordu. Bu benim en güzel düşüm, en güzel rüyamdı.

Bununla başım omzuma yaslanıyor ve sanki görmem gereken bir şey varmış gibi en uzak olan yeri seyretmeye başlıyordum. İçimdeki o heyecan, öylesine artıyordu ki oraya baktıkça havanın nasıl renk değiştiğini fark edemiyordum. Çünkü mor oluyordu her bir yanım. Bir sihir ki, sihrin parıltısı ile onu görüyordum.

Nefesim ona baktıkça hızlanıyordu.

Ona baktıkça nefesleniyordum. Nefsim olabilirmiş gibi.

Ama ona kırgındım. Ona bitiktim ben. Kıyıya vurma sebebimdi. Bu adam beni benden beraat etme sebebimdi. Öyleyse neden bana bakıyorken gözleri gülüyor ve dudaklarında ona aitmiş gibi duran bir gülüş vardı. Tüm mahremiyetin silindiği o çıplaklığın içinde neden sadece gözlerinin güzelliğine takılmıştım ki.

Tüm günahları bununla silinmiş, bununla beni kendimden geçirmiş gibi.

Kavruk teninden, hafif esen rüzgarla dağılarak yüzünü örten saçlarıyla dalgalanıyordu her şey. Morun içinden okyanusun kokusu geliyor ve o tatlı baskın tadı boğazımı kurutuyordu.

En eşsizi oymuş gibi, en kıymetlim oymuş gibi.

Kıymetimi benden alan Kim Taehyung, neden hayali cennetime yakışır bir şekilde tam önüme kadar geliyor ve dolgun dudakları çok daha canlı bir şekilde gözlerimin önünde var olup, onu öpmek istememe sebep oluyordu.

Sanki o dudaklar benimdi, benim dudaklarım ise onun.

Hayali bir çeşme akıyordu. Parmak uçlarıyla yüzümün her bir kısmını parmak uçlarıyla okşuyordu.

"Benim güzel eşim," diyordu, kalbim yerinden oynuyordu. "Benim güzel omegam," diyor, tüm acılarım onunla soluyordu.

Çiçekler açıyordu bağrımda. Birden yeşeriyordum. Ellerimi tutuyor, boynuma soluyor ve beni kollarının arasına alıp sarıyordu.

Onu durduramıyordum. Nutkum tutuluyor, bana gösterdiği sevgisi ile bu hayalin içinde kendimden utanarak dudaklarını bana sunan dudaklarının üzerinden öpüyordum onu. Tüm bunları ben yapıyordum ve nasıl göründüğümüzü görüyorken, bu ânı zihnimde baki kılıyordum.

"Seninim," diyordum. "Benimsin." Diyerek daha çok öpüyordu.

"Gözlerini kapat öyleyse, çünkü seninle uyanmaya ihtiyacım var." Dediğinde avucundaki damgamdan buluyor, boynumdaki izden öpüyordu. Ve ben bu hissin meşki ile gözlerimi kapatıyordum.

worthlessHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin