🌻🌻🌻🌻-Final-
Gözleri aşkla gülen, aşkın olduğu her yerdeydim. Her bir yanımda sevgi parıltısı, çok çektim ama tüm bunlara değerdi diyeceğim türdendi. Nitekim değmişti, çünkü biraz ilerimde kardeşimin o ince yüzünde saçlarının o eksik dağınıklığı arasında dudaklarında huzurlu bir gülümseme vardı. Benim her yanım gülümsüyordu bu manzaranın içinde.
Bu âna sonsuzluğu sığdırarak bakıyordum.
Jeongin, Jeongguk ile daha hiç tanışmamıştı. Sanırım Jeongguk'un toparlanma süreci ağır geçtiğinden, yeğenlerin karşısına onları güzel hatırlayacağı şekilde çıkmayı istemişlerdi. Açıkçası onları da nikahtan sonra doyasıya sarıp sarmalanmalarını istiyorum. Çünkü Seokjin uzun sürecek bir balayı planları hazırlamıştı ikisi için. Özleyecektim onu, ancak o mutlu olarak bana geri döneceği için sorun yoktu.
"Evet," diyordu Jeongguk. Yeni güzel dünyasına açılan kapıyı bu şekilde arlarken, Seokjin'in onun yanağına kondurduğu öpücüğünde onu seviyorum dediğini görebiliyordum.
Taehyung'un beni sardığı kolları arasında daha çok gevşememe sebep oldu bu durum. Sırtımı daha çok yasladım. Derin bir iç çektim oracıkta. Bu çok güzeldi. Her şeyin bir rüya gibi görünmesi de bu güzelliği gözümde paha biçilmez kılıyordu. Taehyung'un aynı şekilde kulağıma fısıldayarak seni seviyorum demesi gibi.
Kim ailesi, Jeon ailesinin yaralarını iki heceli sözlerin vaadiyle iyileştiriyordu.
Oracıkta bacaklarıma dolanan ikili ile, "Ne oldu?" diyecek olacaktım ki, bu içine daldığım mutluluktan yapacağım şeyi unutmuş ve iki hevesli mucizelerimle hayatımın daha güzel noktalarına karşı başımı eğmiştim.
Taehyung'un ellerine dokunarak kendimi çekerken, "Papatyalardan tacımızı nasıl unuttuk," dedim. Birbirlerine bakıp oflayacaklarken, Jeongin, "Bak," diyerek hemen elini arkasından çıkartarak Jeongguk için hazırladığımız tacı elinde gülümsemeyerek tutuyordu. "Burada."
"Aferin benim bıdığıma," diyerek yanaklarını okşadım. Taehyun, "Ben takmak istiyorum," diye mızmızlandı. Bende her ikisinin elini tutarken, "Neden her ikinizde takmıyorsunuz bakalım." demiş, birbirlerine bakarak dudak büzmelerini izlemiştim.
Bir şekilde ikna ettiğimde, Taehyung, "Sahneyi kaçıracaksınız hadi," diyerek bizi uyarmış, elini belime yaslayarak, hadi, demişti bir kez daha.
Mihraba doğru yürüyorduk. Tek bir tane olan yuvarlak masanın üzerinde evliliklerini resmiyete kavuştururken, gözüm etrafta olan çiçekli dekorlar üzerindeydi. Her şey ama her şey tüm yaralarımızın üzerine çiçek açmayı isteyeceğim kadar güzel beyaz ve pembe çiçeklerle donatılmıştı.
Oysa bu evliliğe aylar öncesinde çok karşıydım. En azından kırgındım. Şimdi o kırgınlığımdan utanıyor, en sevdiğimi bir başka sevdiğime emanet ediliyor oluşumu tüm ayıplanmayan gözlerin içersinde izleyerek ilerliyordum.
Nitekim bir alfanın bir alfa ile evleniyor olması katiyen tasvip edilmeyen bir durumdu. Kayınvalidem ve kayınbabamın karşı geldiği kısım ise, onun benim ikizim oluşuydu. Sonuçta onlarda en az benim kadar Jeongguk'tan bir haberdiler, yaşadıklarından ve yapmaya zorlandıklarından.
Şimdi çokça sevilsin istiyordum. Bir evlatları olamayacaktı ama Jeongguk'un ileride evlat edinmek isteyeceğini biliyordum. Sadece şu an hiçbir şeye hazır değildi. Şu an bile ona doğru geldiğimi fark ederken, o gözleri titriyordu. Benimde öyle.
Sanırım ne yaparsam yapayım, o günde olan halini asla unutamayacaktım. Kendimi asla affedemeyecektim. Bilmiyorum, zaman bazen her şeye çare oluyor diyorlar. Bazen ise en büyük kötülük. Bu nedenle ânı anında yaşamak için gülümsüyor, beyaz takım elbisesinde yüzündeki hafif makyajına rağmen gizlediği o yaralarından öpmek için sabırsızlanıyordum.