İyi okumalar.
Ellerini ovuşturdu, ayakta öylece duran adam. Sıcaklık hissetmek adına cebinden bir sigara çıkartırken, gerginlikten ve kış aylarının getirdiği ayazdan ötürü dudakları kuruydu. Fazla sigara içmekten dolayı, izmaritin daima o ttuttuğu yer daha kuru ve buruşkundu. Burnunu çekti. Geçici stresten ötürü saç diplerini yanıyordu. Orayı eliyle sertçe geriye itti. Ama soğuktan oranın ıslak olduğunu düşündü.
Gözleri etrafta bir kez daha turladı. Yutkundu. Boş bir arazi, dedi. Burada görüşmek iyi bir fikir değildi diye düşündü. Ama çok geçti. Ölümlü yaşların ortasında iken, beta bünyesi baskın alfanın varlığını hissediyordu her yerde.
"Lanet şey, yine bulacak beni." Diye söylendi. Sigarasından bir fırt çekti. Kendi aracının kaputuna kalçalarını yasladı. Yolda bir haraketlilik sezdi. Eğer biraz daha bekleyecek olsaydı, gitmeyi planlamıştı.
Siyah jeep, hemen yolun kenarında istop ederken araçtan ineni süzdü. Genç, çok genç bir adam diye iç geçirdi. İçindeki dürtüler onun için bir acıma duygusu geçirdi ama kendisi daha çok acınası halde olduğu için insanlara acımaktan vazgeçti.
Yinede genç bir baba adayıdı. Kendi kızını düşündü o vakitte. Yüzü yumuşar gibi oldu. Ancak ardından yerini daha sert ifadeler yuttu. Herkes kendi içinde bir amaca hizmet ediyordu sonuçta. Bu adam kendi ailesini korumaya çalışıyordu, tıpkı tam karşısında paltosunun yakasını düzelterek soğuğu önlemek için boynuna kadar çeken Taehyung gibi.
Önemli bir toplantı diye bahsettiği buydu.
Karşısındaki adam, uzun zamandır ulaşmaya çalıştığı kişi olurken artık telefondan konuştuğu kişinin şu anda hayallerinde resmettiği gibi olmadığını şu an koyu gözlerinde görüyordu.
"Ji Young," dedi, Taehyung.
"Evet," diye nefeslendi adam. Sonrasında sarı filtreyi gören dudaklarından sigarayı yere atıp ayağının ucuyla ezdi. "Parayı getirdin mi?" Diye sordu.
Taehyung, başını salladı. Gerildi. Adamın solgun yüzü ve çökmüş gözleri vardı. Belki de sadece sigara içmiyordur diye düşündü. Yada bilmiyordu, iç güdüleri onu burada huzursuz eden bir şeyin kanatına getirmişti.
"Bana kanıtları ver, bir an önce gitmek istiyorum." Demişti Taehyung, evde onu bekleyen Jungkook'u düşünüyordu. Onu çok fazla özlemişti. Bu özlem göğsünü yakıyordu. "Bana dediğin kanıtlar cidden de var değil mi?"
Adam sarımtırak dişleri ile sırıttı. "Elbette var," dedi. Kaşlarını kaldırıp, soğuk onu yeterince sert zeminde oturtmamış gibi isyan etmişti kendince."Boş yere buralara gelecek kadar aklımı kaybetmedim."
Taehyung kendi öz ailesi dışında kimseye güvenmediği için adamın sözüne de ısınamamıştı bu yüzden.
"Pekala," dedi bu yüzden. "Bana görüntüleri ver, bende sana hayatın boyunca bitmeyecek olan o parayı."
Adamı huzursuz eden şey devam etti. "Sorun tek para değil," dedi yerinden haraket ederek kendi boylarında olan Taehyung'un önünden geçerek, kendi aracının şöför kapısına yöneldi. Gözleri oyalandı buzlanmış camında duran kendi yansımasında. "Çünkü, bunu yaparak başına daha çok iş alacaksın. Hayliyle beni de tehlikeye atacaksın."
"Senin bu işte adının asla olmayacağının teminatını verdim sana," dedi Taehyung. Elleri paltosunun cebinde yumruk hale gelmişti. "Ben senin eski patronunun Hoseok değilim. Ben ağzımdan çıkan sözleri tutarım. Ve onun gibi insanların hayatları ile oynamam. Benim bir ailem var. Sadece onları korumaya çalışıyorum. Senin de var değil mi? Bir kızın." Adamın gözlerinin içine baktı, çünkü tereddüt eden Ji Young, onunla göz göze gelmek içini bakışlarını kaldırmıştı.