Emeğe saygı göstermeyi ihmal etmeyin. 😩
İyi okumalar.
•
Dudakları...
Dudakları benim kefaretim, karşılık vermeye çalıştığım her an benim sonum olabilir miydi? Bu son ile yamaçtan atlıyordum. Ellerim titriyor, çenem o küçük açılma için kendinden geçerek onun ağzımın içine kayan o dudakları ile gözlerini yumuyordu. Bu nasıl, nasıl da bir his var ediyordu da ben kendimi kaybediyordum.
Önce alt dudağımın üzerinden sıyırıp geçiyordu dili. Bir dil ki, beni kendimden küstürecek iken ben konuşamıyor ve o dili hissediyorken ona nasıl karşılık vereceğimi bilemiyordum. Sadece, istedim. Kendi dürtülerime teslim oldum, o bir kez daha elinin tersiyle orayı sıyırmasın diye.
Bununla üst dudağının üzerini öptüm. İçim kasıldı. Sırtımın oracıkta nasıl gerildiğini, tenlerinin o ıslak sesi birbirinin üzerinden kayması ile nasılda şapırdadığını işittim. Hayır o sesleri de duyamıyordum ben. Sağır değildim. Sadece kalbim, çok fazla atıyordu.
Duyular birbiri ile bir bağ oluştururken, kurdumun o çığlığı ve benim ruhumun onun üzerine yaslanarak güç araması gibi bir şeydi bu. Diyetini kalpten, özü bedenden çıkmakta olan bu küçücük temas için.
Ve ben onunla, meşkin içine kapıldım. O sıkıca tutttuğu elimi bir kez olsun benden ayırmayarak, diğer eliyle çene çizgimden tutup okşarken beni. Tenimin içinde yatan tüm duyuları, kendi eline hapsediyordu şimdi. Onun yönlendirmesi ile ateşlere yürüyor, ve onun beni alt dudağımın altından parmağıyla sürtmesi ile daha fazla aralanıyordu.
Bir kelebek ki, oracıkta yer bulmak için, oradan nefes alacağını düşünmek için tam da onun istediği gibi aralanıyordu. Ona karşı koymuyordum. Ancak onun gibi bir oyunun, işini bilir bir halide beceremiyordum.
O çok, çok iyi hissettiyordu. Ona karşı bende iyi hissettirmek istedim. Bunun iç güdüsel bir savaş olduğunu düşünerek, yumduğum gözlerimi biraz daha zorlamış ve kirpiklerim birbirine tamamen iç içe geçerek serbest kalmıştı. Sonrasında, ayılmış, yarımca açılmıştı. Onun bu haliyle görebilmek için.
Ama çok çok yakında iken nasıl mümkündü bu görüş?
Esmer teninin kıvrımları yüzümün çizgilerinde dolaşıyor, ağdalı dudağının dili benim dilimin içinden akıp geçiyor ve alt dudağımın içinden öperek çekiyordu. Başım dönüyordu. Başım çok dönüyordu. Ben tutunmak için göğsüne elimi bıraktığımda şiddetle atan o kalbin gümbürtüsü daha çok döndürüyordu başımı.
Ve ben, o kadar çok karmaşa halindeydim ki gözlerimde taşan o nemlilikle nefes almak istiyordum. Çünkü çığlık atmam, dudağımın üzerini ezen bu iki baskıcı etin karıncalanmasını durdurmak istiyordum.
Bu diğer öpücükleri, ani gelenler gibi değildi. Ona izin vermiş ve ona bir kaç beceriksizce de olsa bir karşılık sunmuştum. Yutkunamıyordum. O elimi serbest bırakarak, o elini belime sardığında.
Ellerinin baskısı hafifti. Ama bizim aramıza girecek o hava akımını dahi örtecek kıvamda tetikleyiciydi. Beni düşen toprağımdan yeşerterek doğrulatması, olduğumuz yere bir çok anlam sığdırıyordu.
Ona küçücük karşılık bile vermiş olmam, dudaklarımın üzerinde iken gülümsemesine sebep olmuş ve beni bu utangaç elemin içine hapsetmişti.
Bir kaç dakikanın böyle sarhoşluğuna yaşayarak geriye çekilebilmiş, zorlukla kıvrıldığım ve bunu her daim arzulayacağım şey haline getiren Taehyung ile ellerimiz tekrardan birleşerek yürümeye devam etmiştik.