İyi okumalar... 😭
•••
(18 sene öncesinden ilerleyen gelecek akışı)
Geçmişin salıncağında, zaman bir ileriye ve bir de geriye akıyordu. Ama sarsılan yerdeki canlar hep aynıydı. Jeon kardeşler, ikizler, altı yaşında dünya kötülüğünden tatmamış iki masum çocuktu. Gelecek namına çokça şey bilmeyen, başlarında onları sevmek için bekledikleri ebeveynleri ile yaramazlardı.
Bazen ayrı yatarlardı. Bunu anneleri istese de, Jeongguk bazen dayanamaz kardeşin güzel kokusundan öperdi. Ona karşı fazla korumacı davranırdı. Üzülürdü çoğu kez. Ama ona hep imrenirdi. Çünkü Jungkook onun gözünde masum, içindeki koruma iç güdüleri ile sahiplenici davranırdı.
Ama bir gün, o çokça günlerden birinde Jeongguk çok fena dayak yemişti. Sebebi ise annesine karşı gelmiş olmasıydı. Çünkü ailesinin aksine o kardeşini severdi. Onunla olmak isterdi. Fakat, o, farklıydı. Evin içinde büyüdükçe gezinen bir utanç gibi davranılırdı ona karşı. Kırılgan olmak, güzel kokmak bir kusurmuş gibi.
Bununla kardeşinin elinden tutmak istediğinde, aslında ondan daha zayıf bir karakteri vardı. Ona her gün öylesine öğütler veriyorlardı ki, kırılgan bir kimliğini gizlemeye çalıştı. Çünkü Alfa olmak bunu gerektiriyordu ailelerinde. Geniş ve baskıcı bir ailenin ikizleri olarak, ağlamasına dahi izin verilmiyordu. Ve onun yaşı ilerledikçe yapı olarak sertleşen görüntüsü onu olduğundan daha çok gizlemişti. Yenilmez olmaya çalışmıştı.
"Alfa, en erdemli ırktır. Omegalar ise sadece evlat sahibi olmaları için kullandıklarımız bir ırktır."
Bunun sözleri ile büyüdü. Daima bunları işitti.
Yedi yaşında iken halen kardeşine sırnaşırdı. Onunla bazen uyurdu. Ya da o uyurken yanına uzanırdı. Çünkü evdeki tek yaşıtı, oyun arkadaşı oydu. Ama kardeşinin canının acıdığından ona yaklaşmayı yavaş yavaş bıraktı. Jungkook'un kolundaki morluğu görünce ağlamak isterdi.
Çünkü Jungkook o yaşta çok tehlikeli olmasına rağmen bastırıcı kullanmaya başlamıştı. Ailesinin zoruyla. O tatlı hanımeli kokusunu öldürmeye çalıştılar. Gözlerine kusur diye nitelendirilmiş olanı yakıp kül etmek için. Bastırıcılar ilk anda kana, kokusunu yayan boynuna ilerledikçe çok kötü bir koku salgılıyor ve sonrasında o koku zayıflıyor, kokusuz duruyordu. Sanki bir kurt değilmiş gibi. O bir hiçmiş gibi. O tatlı kokusunu ise sadece çok hassas kişiler fark edebiliyordu.
Ve Jeongguk onu ilk acısından öpecek iken, daha çok alfaları kendinden iten koku yüzünden yaklaşamıyordu. Belki sonra sonra o uyurken ona bakabiliyordu, küçük dudakları oradan öpüyordu.
Masum aklın aklı ancak buraya kadar hüküm veriyordu.
Çünkü sonrasında her şey değişti. Jungkook psikolojik bir baskıyla büyüyen hassas bir çocuk iken, Jeongguk güçlü yapısında şiddet gören biri haline gelmişti. Kulaklarına güzel şeyler söylenirdi. Ama sonrasında onu uyaran sözleri.
Bu çok farklıydı. Aynı çatı katında başka başka azaplar görmek. Biri odasının içine kapılırken, bir diğeri evin içinde duramaz oluyordu. Hırpalanıyor ve hırpalandıkça birilerini hırpalamaya başlıyordu.
Kardeşine olan güven verdiği eller ise, ailesinin onu kaybolacağını bilmelerine rağmen sokaklarda bırakmalarıydı. Onlar kanaatince tek bir evlatları vardı, o da Alfa oğulları olan Jeongguk.
Jeongguk kardeşinin eve dönmeyişiyle anlamıştı bir çok şeyi. Nasıl anlamasın. Zayıflık bu ailede kabul edilemeyen bir şeydi. O gün, onu o çocuk haliyle aradı. Bir sokağın köşesine sindi. Hıçkıra hıçkıra ağladı. Çünkü o kardeşine sahip çıkamamıştı. Onu çok korkutmuştu ailesi. Belki de aynı şeyler onun başına da gelecekti. Şayet zayıf olduğunu gösterirse, bir omegaya erkek olana karşı imtiyaz gösterirse aynı şeylerden imtihan edilecekti. Küçük yaştaki aklı ona bambaşka, başkalaşacağı türden kabus dolu düşüncelerin arasına itti.