İyi okumalar.( 2 Hafta Sonra )
Uyuşuk, yorgun ve birazda kendimi iştahsız hissediyordum. Yataktan çıkamayacak kadar halsiz kaldığımdan bu sabah Taehyung'u işe yolcu edememiştim. Onu kısaca dün gece rahat uyuyamadım diye geçiştirdim ama bu sanki daha fazlası gibiydi. Bu yüzden dün Jimin'e bu şikayetlerimi dile getirmiş ve aklıma bir düşünceyi zehir diye bırakmıştı.
Hamile olduğumu düşünüyordu.
İnanması öylesine güçtü ki, amma velakin o böyle söyleyince o umuda yelken açmayı bekleyen kanatlarım hemencecikte o düşünceyi kafasının içine çekmişti.
Bu düşünce şu anda karnımın içinde olmasını umduğun o küçük varlığa kayarken, olsa hisseder miydim diye düşünüyordum. İnsan böyle bir mucize ile nasıl başa çıkabilirdi ki? Ağlayarak gülmek istiyordum. O küçücük umut için.
Cenin pozisyonunda kendimi iyice kavrarken kendimle, eğer içimde Taehyung'a ait bir bebek olsaydı, tamda böyle kıvrılı olurdu diye düşünüyor, kasılıyordum. Derin bir nefes almaya çalışıyordum.
Ama bir yandan da bir düşünce fısıldayıp duruyordu. Belkide Jimin'in o verdiği otlar beni bu hale getiriyordu. Bunu denemek için bir kaç gündür içmeyi bırakmıştım. Bulantım yoktu. Başım dönmüyordu. Sadece halsiz ve birazda iştahsızlık vardı.
Bunun öğrenmenin, soru kurtçukları ile baş etmenin tek bir çözümü vardı. O da Jimin'in bana daha öncesinde onda olan gebelik testlerinden birini yapmaktı. Söylemişti. Dün yapalım diye. Ama ben çok korktum, olaki olmaz ve o sandığım, beni içten içe ısıtan o düşünce de gider diye.
Fakat kaçmak hiçbir şeye çözüm olmuyordu.
Bununla gözlerimi yummuş, açmış ve duş almak için banyoya gitmiştim. Üzerimi değiştirmiş, sadece bir bardak süt ile kahvaltı öğününü geçirmiştim.
Jimin'in evinin önüne gelmiş, kapıyı çalarak beklemiştim. Ayaklarım birbiri ile didişiyor ve içeriden Jimin'in sesi ile Seulgi'nin ağlama sesleri geliyordu. Bu beni huzursuz etmişti. Ağlayan bebek sesi duyunca gözlerim doluyordu. Onun göz yaşlarını durduramanın çaresizliği çok kötüydü.
Kapı açıldığında Jimin çok yorgun ifade ile bana bakıyor, uykusuz gözleri bana yardım et der gibi bir ifade ile bakınıyordu. Seulgi'yi kucağında tutarken, "Hadi onu bana ver," diyerek ellerimi uzatmıştım. İçeriye geçerken, kundaklanmış güzelliği bana verirken çok mutlu oluyordum.
Çünkü Seulgi bir şekilde kucağıma geldiğinde ağlamasını durduruyordu. Bu da günde bir kaç kez Jimin'in yanına gelmeme sebep oluyordu. Tek başına da idare edebilirdi. Ama sezaryen doğum, ameliyat yerini sızlattığı için fazla rahat haraket edemiyordu. Namjoon hyung annesini çağıracaktı, lakin Jimin bunu istememişti.
Aile işlerine laf söylemek bana düşmezdi. Ki Jimin'in babası yıllar önce vefat etmiş, annesi ise bir hastanede bakım altındaymış. Epey yaşlıymış. Çünkü uzun süre çocukları olmamış, sonrasında Jimin dünyaya gelmiş ve sonrasında kardeşi. Zavallı kardeşi için çok üzgündüm. Ona çokça değer veriyor ve ondan yana bir mana geçtiğinde gözleri doluyordu. Atlatamadığı bir durum belliydi. Ölümü kim kolaylıkla atlatabildi ki?
"Kızım her defasında senin kollarında uyumayı nasıl başarıyor," dedi, yorgun gözlerini ovuştururken. "Bilmiyorum ki, ama hoşuma gidiyor. Onunla ilgilenmek çok güzel." Büzüşmüş dudakları aynı Jimin'in ki gibi görünüyorken, "Dudakları aynı sen," diye ondan yana dönmüş, "Geceleri uyumaması da babasından gelmiş olmalı." diye bir adet isyan eden Jimin kesinlikle çok tatlıydı.