Lütfen bu bölüme bol bol yorum yapar mısınız?
Benim için çok özel bir bölüm.
İyi okumalar 🌻••
(1 Gün Önce)Büyük bir evin küçük odalarında gezinen kırgın bir hayalet. Yüzü duvarlara bakıyordu. Sırtı ise hemen onu sarmış bedenin göğsünde yaslı kalmıştı. Göz yaşları bile olduğu yerde donuklaşmış iken, başı dönmedi ondan yana. Cesaret edemedi belki de, ya da halen sevmediği vücudunun böylesine kusursuz bir adamın köhnesine, yamacına sığındırmış olmasından ötürü bir utanç yaşıyordu. Jeongguk, Seokjin'in ona sunduğu sevgisinden hep utanmıştı oysa.
Derin bir sessizliğin içine hapsolmuşken dahi bacakları titriyordu. Elleri karıncalanıyor, saçlarında sevdiği kişinin nefesi dahi varken huzursuz hissediyordu.
"Jeongguk, kendini ifade ettin. Bu güçsüzlük değil, kalbini açmak bir suç değil." Diye onun zihnine işlenmiş o dürtüyü susturmaya çalıştı. Ama Jeongguk'un kendisi ile yaptığı bu yüzleşme, çok ağır gelmişti.
Böyle olacağını biliyordu. Böyle hissedeceğini biliyordu içten içe. Kahrolmuşluğu bu yüzdendi. Siz sanıyor musunuz ki, akla, akıl erdirilmiş o yaşın vaktinden sonra kendi sesinizi kaybedip bir başka ses ile büyümüş olmayı. Sonrasında o bastırılmış sesi duymamaya çalışmayı.
Gözlerini kapatsa dahi, çınlıyordu kulağında o ses.
O ilk defa güçsüz olmayı kabullenmişti. Çünkü ona öğretilmişti, öğrenmiş olduğu metninde ise zayıflık yoktu. Acısını hafife alışı, ellerinin karıncalanması da bu yüzdendi. Ve çok bir şey ummamıştı da, kardeşinin onca yaşanan olaydan sonra onu affetmesini beklemiyordu. O da kimseyi affedemiyordu. Kendisini hiç affetmiyordu mesela. Yine de, sarılmayı çok istemişti.
Uzak kalmış olsa bile, kendini kaçtığı yerden sakınmaya çalışsa bile yapamamıştı. Tedavi olmuş olsa bile, o durum yine nüksetmişti. Bu nedenle dişleri gıcırdıyor, kendisini kasıyordu. Şöyle içten bir haykırsa geçecek gibiydi. Ama denedi, geçmedi.
Onu yapmaya ihtiyacı vardı. Lakin söz verdi. Kollarında olduğu adama söz verdi. Yüzüne yapışmış o maskeyi söküp atmaya çalışsa bile, izleri halen onunlaydı. Geçmek bilmiyordu. Sevgiyle dinlenmiş öpücükler dahi geçirmiyordu onu.
Sebep neydi peki? Bunu tetikleyen neydi? Özrünün kabul edilemeyişi mi? Bilemedi. Bu içini delen ifrit geçmiyordu bir türlü.
Bu içindeki sessizlik büyüdükçe, Seokjin daha bir endişelenir oldu. Gövdesinden ayrılarak, ona cevap vermeyen Jeongguk'a bakmak için eğildiğinde kan çanağına dönmüş gözler, solgun bir ten, kasılmış bir yüz gördü. Sertçe yutkunurken, bu tanıdık ifadeyi bilmişti.
"Jeongguk, bana yapmadım de?" Dedi, onu o bataklıktan korkusuzca çekmeye çalıştı. Ailesinden kurtardı. Ama onda yara kalanlara merhem olmaya çalışırken, bunu yapamamış olmaktan korktu. "Tekrar böyle bir şey yapmadığını söyle." Sesi acizlikle bükülmüştü.
Jeongguk yastığın içinde başını döndürerek ona tepeden bakana baktı usulca. O gözlerden yansıyan endişeye bakarken, hak etmediğini bildi bir kez daha. Aynı yatağın içinde çok farklılardı her ikiside. Çok farklı, olmuş olmaması gereken gibi.
"Hayır, yapmadım." Dedi ama Seokjin, ondan yana korkuları vardı. Vardı çünkü, Jeongguk'un kendine zarar verme eğilimlerini çokça görmüş biriydi. Ve o zamanlar her defasında ona yapmadığını söylemişti.
İnanmadığının kırgınlığını ona verecek olsa da dahi, üzerindeki örtüyü tamamen itip onun pijamasının bel kısmından tuttu. Çekecek iken Jeongguk onun ellerinin üzerine ellerini bıraktı.