"Günaydın."
Duyduğum ses ile gözümü kaşımayı bıraktım ve gözlerini sese doğru çevirdim. Gördüğüm görüntü ile dikleştim ve gözlerimi ketılda tutmaya çalıştım. Kızın üstünde sadece iç çamaşırı vardı. Bu ne rahatlık böyle ya? İnsanda bi çekinme olur.
"Günaydın."dedim hızlıca ve ketıldan gelen ses ile hızlıca hareket etmeye başladım. Sadece kahve içip bu evden siktir olup gitmek istiyordum.
"Sen Minho'sun, değil mi?"diye sorduğunda başımı geriye çevirip ona baktım. Koltuğun üstünde duran Chan'ın gömleğini üzerine geçirmişti ve önünü ilikliyordu.
"Evet öyleyim."dedim kısaca ve dolaptan bir kupa alıp sıcak su doldurmaya başladım.
"Hani şu, Hyunjin'in yanındaki tuhaf çocuk. Neden sana böyle diyorlar?"
"Gayim."dedim ve kahvemi karıştırırken ona dönüp hafifçe gülümsedim. Hiçte sempatik bir gülümseme değildi, daha çok siktir git burdan demeye çalışıyordum.
"Çok açık sözlülüsün."
"Herkesin bildiğini senden mi saklayacağım?"diyerek kahvemden bir yudum aldığımda bir süre beni izledikten sonra dirseklerini tezgaha yaslayıp bana doğru eğildi. Tabiri caizse bütün malını meydana sermişti.
"Kızlar hiç mi ilgini çekmiyor yani?"diye sorarken üstündeki gömleğin yakasıyla oynuyordu. Gözlerimle onu dikkatlice süzdüm ve elimi tezgaha yaslayıp hafifçe ona eğildim.
"Sabaha kadar kaç tur atladınız, yetmedi sanırım?"dediğimde kıkırdadı ve eliyle elime dokunmaya başladı.
"Yeni tatlar diyelim."dediğinde histerik bir şekilde güldüm ve elimi elinin altından çekip kendimi de geriye çektim. Kahvemden yudum alarak ona arkama döndüğüm anda odaya giren Chan ile gözlerim hemen onu buldu. Okul kıyafetlerini giymişti ve saçları dağınık duruyordu.
"Hadi ama giyinmemişsin, günaydın Min!"
"Günaydın Channie~"diye şirince konuşurken gözlerimi kıza doğru çevirdim. Bir süre bana baktıktan sonra gözlerini devirdi. Chan ise gülümseyerek bana bakmıştı.
"Ben çıkıyorum, güle güle."dedim ve hızlıca bardağımı lavaboya bırakıp odadan mutfaktan çıktım. Kapının yanında duran çantamı sırtıma taktım ve botlarımı giyip hızlıca kendimi dışarı attım. Kapıyı peşimden çektim ve derin bir nefes aldım. Göğüsüm sıkışmıştı içeride durdukça.
Çantamın kollarını çektim ve saçlarımı düzeltip hızlı adımlarla okula doğru ilerlemeye başladım. Hemen bu atmosferden kurtulmam gerekiyordu. Yoksa birilerini öldürmek falan zorunda kalabilirdim.
Okula geldiğimde Hyunjin beni bahçede karşılamıştı. Hemde hiç beklemediğim bir şekilde. Bahçeye girdiğimi gördüğü anda koşarak yanıma gelip bana sarılmıştı.
"Ne oldu? İyi misin?"
"Değilim, Minnie."diye sessizce konuştu bana daha sıkı sarılarak. Sarılmasına karşılık verip derin bir iç çektim.