bölüm 35

1.1K 91 63
                                    

Orucunuzu açmadan okumayın

Ramazan ramazan nasıl ve neden böyle bir bölüm yazdım bilmiyorum. Kendimden de beklemiyordum açıkcası her şey bir anda gelişti sanki mxşsmxçsmxşs neyse siz benim tavsiyeme uyup orucunuz açmadan okumayın bu bölümü. Rahatsız olabilecekler varsa koyduğum * işaretinden sonrasını okumayabilirler. Öpüyorum hepinizi..

♡♡♡♡♡

"

...Romeo ve Juliet'i düşündüm. Sizi fazla yormak istemiyorum, kolay bir şey olsun. Jisung, beni dinliyor musun?"


Jisung, öğretmenin ona seslenmesiyle irkilerek gözlerini daldığı yerden ayırdı ve öğretmenine döndü.

"Ah, üzgünüm hocam. Dalmışım."dediğinde, öğretmeni bir süre daha onu izledikten sonra elindeki kalemle oynarken tamamen Jisung'a döndü yönünü.

"Felix'ten haber alabildin mi? Okulu bıraktı mı?"diye sorduğunda, Jisung dudaklarını birbirine bastırdı ve ağlamamak için zor dururken başını iki yana salladı.

"Hayır, hiç haber alamadım."dedi ve kalbi acıyla sızlarken gözlerini kaçırdı öğretmeninden.

"Devamsızlık süresinin dolmuş olması gerekiyor. Artık gelse bile bir şey ifade etmeyecek. Yazık oldu, dersleri çok iyiydi."dediğinde öğretmeni, Jisung ellerini birbirine kenetledi ve derin bir nefes aldı. Gerçekten yazık oldu.

"Neyse, bugünü böyle kapatalım. Sana güveniyorum. Güzel oyuncular seçeceksindir. 2 gün sonra konuşuruz."dedi öğretmeni ve onun omzunu ovalayıp konferans salonundan çıktı. Jisung bir süre öğretmeninin arkasından baktıktan sonra kendisini öne doğru bırakıp başını masaya vurarak yasladı.

Deli gibi Felix'i düşünüyordu. Acaba neredeydi, yurda gidiyor muydu, yemek yiyor muydu, uyumuş muydu, hala o zıkkımı içiyor muydu, hala Jisung'u seviyor muydu?

Son soruyu düşündükçe kalbi paramparça oluyordu. O Felix'i hala seviyordu. Çok özlemişti onu. Saçlarıyla oynamayı, kokusunu içine çekmeyi, birlikte uyumayı. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başlarken elini ağrıyan göğüsüne bastırdı ve acıyla inledi.

Bir süre acının geçmesini bekledi ama acı daha çok katlanıyordu resmen. Acıyla bağırdı ve bir anda ayağa kalkıp önündeki masayı ittirerek üstündeki eşyalarla birlikte yere devirdi. Az önce oturduğu sandalyeyi tuttu ve rastgele bir yere fırlattı. Öğretmenin oturduğu sandalyeyi de alıp duvara doğru fırlattı ve dizlerinin üzerinde yere çöküp elleriyle yüzünü kapattı. Gözlerinden yaşlar süzülmeye devam ederken bağırışı boş konferans salonunda yayılmıştı.

Öne doğru eğildi ve alnını yere yaslayıp hıçkırıklarla ağlamaya devam etti. Her şeyi mahvetmiş gibi hissediyordu, tüm suçlu kendisiymiş gibi. Keşke onu rahat bıraksaydı, istediğini ona verseydi. En azından burada olurdu.

"Jisung?"diye duyduğu ses ile ağlamaktan kızarmış gözleriyle dikleşti ve az önce devirdiği masayı kaldıran Chaeryeong'a baktı.

Chaeryeong masayı kaldırdı ve yerde saçılan kağıtlara basmamaya çalışarak Jisung'un yanına ulaştı. Jisung'u kollarından tutup yerden kaldırdı.

we are youngHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin