Minho iş çıkışı sonunda Jeno'nun verdiği adresi varabilmişti. Adresi aldıktan sonra telefonla Hyunjin'e haber vermişti oraya geçmesini istemişti. Tabii Hyunjin tek gelmeyip peşinde bitirim dörtlüyü de getirmişti. Minho ne kadar ısrar etse de Changbin gelmek istememişti. Chan ise sadece kafa dağıtmak istiyordu. Changbin'i ikna etme işini ona bırakıp işe gitmişti Minho, Chan ise bu görevi başarıyla tamamlamıştı.
Minho uzaktan bakınca bile renkli ışıklarla parlayan koca eve baktı bir süre ve ardından yavaş adımlarla içeri girmişti. İş çıkışı gidip ilk önce üzerine düzgün şeyler giymişti ve sonra hemen buraya gelmişti. Üzerinde siyah saten bir gömlek ve deri siyah bir pantolon vardı. Boynunu saran siyah bir boyunluk takıp hafif bir makyaj yaparak kendini hazırlamıştı. Kapıdan içeri girdiği anda etrafına bakmaya başladı. İlk işi tanıdık birini bulmak olmalıydı.
"Minho!"diye duyduğu ses ile başını kendisine doğru gelen Jeno'ya çevirdi. Jeno elinde bardağı ile gelip ona sarıldığında Minho gözlerini kocaman açıp etrafına bakmaya devam etti. Neden bu kadar samimi davranıyordu?
"Gerçekten gözüm kapıda bekledim. Çok güzel olmuşsun."diyerek Minho'nun kulağına doğru konuştuğunda, Minho baştan aşağı titrediğini hissetti. Tuhaf hissediyordu, kötü hissediyordu. Jeno geri çekildi ama Minho'yu kolunun altında tutmaya devam ediyordu.
"Bir şey denemek zorundasın. Yoksa partiden hiç keyif almazsın."dedi Jeno ve onu masaya doğru yaklaştırdı. Minho ise hala tanıdık birini görmek için etrafa bakıyordu.
Jeno çenesini tutup onu kendisine doğru çevirdiğinde gözlerini kocaman açıp gözleri fıldır fıldır dönen bedene baktı. İşaret parmağına bulaştırdığı beyaz tozu Minho'nun dudaklarınının üstüne sürüp kollarını Minho'dan çekti.
"Dişlerine sür."dedi Jeno ve ona doğru eğilip dişlerini takırdatarak. Minho yüzünü buruşturup parmağını ağzına götürüp beyaz tozu dişlerine sürdü. Jeno kollarını kaldırıp bağırırken Minho masaya yaslanarak etrafına baktı. Köşede bir koltukta oturan arkadaşlarını görünce hızlıca oraya doğru adımladı. Hyunjin onu gördüğünde hızlıca ayağa kalktı ve ona sarıldı.
"Şükür geldin! Bunlar benim psikolojimi bozuyor."
"Düzgün müydü ki?"diye sorduğunda Minho, Hyunjin yüzünü buruşturdu.
"Felix ve Jisung öpüşüp duruyorlar. Jeongin az önce bir kızı yakalayıp üst kata çıkardı. Seungmin zaten bana yüz vermiyor."diye anlatırken Hyunjin, Minho Chan'ı arıyordu. Vücuduna yayılan sıcaklığı hissederken sanki her şey dönmeye başlamıştı.
"Chan nerede?"diye sorduğunda Hyunjin'e, Hyunjin bir süre düşündü ve hatırlayınca Minho'ya döndü.
"Dışarıda oyun oynuyorlardı, havuzun yanında."dediğinde Hyunjin, Minho başını salladı hızlıca ve bahçeye doğru ilerledi. Dans eden insanlara çarparken çalan yüksek sesli müzik beynini patlatmasına sebep oluyordu sanki. Sonunda bahçeye çıktığında derin bir nefes aldı. Aldığı nefes ona yetmemeye başlamıştı sanki. Jeno ona ne vermişti böyle?
Sonunda Chan'ı gördü. Üzerinde beyaz bir gömlek ve kot bir pantolon vardı. Tanrım, çok yakışıklı diye düşündü Minho. O kadar yakışıklı ki başımı döndürüyor.
Çalan müzik değişip daha baskın bir müzik başladığında Minho hafifçe olduğu yerde sallanırken Chan'ın güzel görüntüsünü izlemeye devam ediyordu. Neredeyse herkes dans etmeye başlarken o da etrafındaki insanlara çarpa çarpa, dengede durmaya çalışarak ritme göre dans etmeye başladı. Etrafındakilerin dokunuşları ona değişik şeyler hissettirmeye başlamıştı. Sadece değseler bile uçacak gibi oluyordu. Belinde hissettiği dokunuşlar ile hafifçe öne doğru eğildi ve kalçasını arkasındaki bedene doğru sürttü. Bu o kadar hoşuna gidip iyi hissettiriyordu ki çığlık atmak istiyordu. Gözlerini açık bile tutamıyorken başını geriye doğru kaldırıp tamamen arkasındaki bedene yaslandı. Gözlerini zar zor açıp karşı tarafına baktığında gördüğü gözler ile dudaklarının arasından küçük bir nefes kaçmıştı. Sonrasında yaşanan her şey bu küçük nefes kadar hızlı gerçekleşmişti.