"Rezil ettin beni millete."
"Ben mi rezil etmişim?! Hastaneyi birbirine katan sendin!"dedi Chan kapıyı kapatırken ayakkabılarını çıkaran Minho'ya bakarak.
"Ne olmuş kattıysam?! Sen dua et hemşire homofobik değildi. Yoksa şu an bizi yakmaya bile çalışabilirdi insanlar."dediğinde Minho, Chan güldü ve ceketini çıkarıp portmantoya astı.
"Saçmalama Minho, hangi devirdeyiz? Cadı mıyız biz? Niye yaksınlar bizi?"
Minho'da ceketini çıkarıp astı ve kollarını bedenine sarıp odasına doğru adım attı hemen. Chan ise onun kolunu yakalayıp durmasını sağladı.
"Minho, konuşalım."
"Konuşmak istemiyorum."dediğinde Minho, Chan başını iki yana salladı ve Minho'yu salona doğru çekiştirdi peşinden. Salona girdiklerinde Chan Minho'yu koltuğa oturttu ve beklemesini söyleyip balkona doğru ilerledi. Balkonun kapısını açıp kombiye yaklaştı. Derecelerini yükseltti ve tekrardan içeri girdi. Balkonun kapısını kapatıp küçük koltuğun üzerindeki battaniyeyi alıp Minho'ya yaklaştı.
"Topla bacaklarını."dediğinde, Minho ona ters ters bakarak bacaklarını kendisine çekti. Chan battaniyeyi Minho'nun üzerine örttü ve soğuk girmemesi için battaniyeyi sıkıştırdı. Daha sonra derin bir nefes verip koltuğa oturdu ve kızarık burnunu çeken Minho'yu izlemeye başladı. Hala biraz morarık duran dudaklarını büzmüştü ve gözlerini bir yere sabitlemişti. Chan ile göz temasına girmek istemiyordu. Bir süre onu görmek istemiyordu. Chan ise daha çok ona bakıyordu, Minho'nun sürekli gözünün önünde olmasını istiyordu. Sevimli tavşanını hep görmek istiyordu.
"Banyo etmek ister misin? Sıcak su iyi gelir."
Minho başını iki yana salladı. Bir süre su kelimesini duymak bile istemiyordu. İkisi de biraz sessiz kaldılar. Söze nasıl başlayacağını bilemiyordu Chan, Minho ise hala konuşmak istemiyordu. Sadece uyumak istiyordu. 5 günlük raporu kapmıştı ve tüm gün uyumak istiyordu. Gerçi yine işe gidecekti, ne kadar izinli sayılsa da.
"O gün Siyena ile bir şey yaşamadım Minho."dedi en sonunda Chan dayanamayarak. Minho'nun bu şekilde düşünmesi onu çok kötü hissettirmişti. Minho gözlerini diktiği yerden ayırmadan hafifçe güldü.
"Sana nasıl güveneceğim? Öncesinde birlikte olurken yakaladım."dediğinde Minho, Chan tamamen ona dönüp oturdu ve ellerini birbirine kenetledi.
"Minho, yemin ederim. Yemin ederim onunla birlikte olmadım o gün. Çok yalnız hissetmiştim, çağırdım ve sadece dertleştik yemin ederim başka hiçbir şey olmadı."dediğinde Chan, Minho sinir kat sayısı yine artarken Chan'a doğru döndü.
"Biliyor musun? O gün bende çok yalnız hissettim. Sevgilim beni terketti, ailemin evine gittiğimde bambaşka bir adam kapıyı açıp taşındıklarını söyledi ve sonra da en yakın arkadaşımın ölümle mücadelesini izledim! Ama sen yanımda yoktun! Yanındayken kendimi rahat hissettiğim kişi yoktu. Onun yerine kim vardı biliyor musun? Şu hazetmediğin Lia var ya, o vardı! Benimle Hyunjin'in yanına bile geldi, saatlerce sakinleşmemi bekledi yanımda. Sen onu bile yapmadın."dedi Minho sinirle ve tekrardan bakışlarını kaçırdı.
"Lia'yı nerede buldun ki sen?"
"Chan şu an tek sorun bu mu gerçekten?! Takıldığın tek yer burası mı yani!"diye bağırdı Minho bu sefer koltukta dizleri üzerinde yükselterek.