"Chan! Yalnış kravatı takmışsın! O benimdi!"diye bağırdı Minho, Chan'ı boynundaki kravattan tutup kendisine çekerken. Chan şok içinde ona bakarken Minho kravatı ondan geri çıkartıyordu.
"Ne farkediyor hayatım?"
"Çok şey farkediyor, bu benim ceketime daha çok uyuyor. Sana siyah olanı tak dedim, mendilin siyah. Beni hiç dinlemiyorsun Chan!"diye bağırdı Minho ve kravatı kendi boynuna geçirdi. Chan ise hala şaşkınca ona bakıyordu.
"Bu ne renk peki?"
"Bu gece mavisi, çok fark var."dedi Minho gözlerini kocaman açıp sevgilisine bakarak. Chan gözleriyle onu dikkatlice süzdü ve dilini damağına vurarak Minho'ya arkadan yaklaştı. Kollarını önündeki bedenin beline sardı ve yanağını Minho'nun yanağına yasladı.
"Ne diyeceğim? Boşver mezuniyeti. Evde kalmalıyız."dedi mayışmış bir şekilde ve başını çevirip dudaklarını Minho'nun kulağının altına bastırdı.
"Olmaz, kep atmak istiyorum. Her şeyden çok istiyorum, her şeyden çok!"dedi Minho heyecanla ve Chan'ın kollarının arasından sıyrılıp kaçtı.
"Ama bu haksızlık, sen böyle çok seksi ve çekici oldun. Oradaki herkesin kemiklerini kırmam gerekecek."
Minho kıkırdadı ve gözleriyle Chan'ı baştan aşağı dikkatlice süzdü. Chan bugün ayrı bir yakışıklıydı. Tamamen siyah bir takım giymişti ve kravatsız bile harika duruyordu. Hatta Minho, Chan'ın tek bir kelimesi ile soyunabilirdi ama bunu Chan'ın bilmesine gerek yoktu. Hızlıca silkelendi ve odadan çıktı.
"Chan, son 15 dakikamız var. Birazdan Hyunjin kapıda olur. O yüzden çabuk hazırlanmanı bitir."derken mutfağa girdi Minho, ve sürahiyi eline alıp bir bardağa su doldurdu.
Koltuğun üstünde ışığı yanan telefonu ile göz göze gelince hızlıca suyunu içti ve tezgahın arkasından çıkıp koltuğa doğru ilerledi. Seungmin arıyordu. Hızlıca telefonu eline aldı ve aramayı yanıtladı.
"Yes?"
"Minho, kırmızı alarm, acil durum! Polis, itfaiye, ambulans, FBI, CIA, ne kadar yardım birimi varsa hepsini devreye sokun!"
"Noluyor amına koyayım?"
"Hyunjin'in buraya gelmemesi lazım. Gelip beni almamanız lazım. Direkt mekana geçin, bana uğramayın."dedi Seungmin telaşla odasında volta atarken.
"Neden? Ne oldu? Sen nasıl geleceksin? Arka sokağa gitmiyoruz, şehrin diğer ucuna gidiyoruz."
"Tamam, ben bir şekilde halledeceğim. Ama şu an Hyunjin'in buraya gelmemesi gerek. Lütfen onu buraya getirmeyin."
"Ne olduğunu söylersen belki?"dedi Minho koltuğa oturup bacak bacak üstüne atarak. Seungmin derin bir nefes aldı ve gergince gözlerini etrafta gezdirdi.
"Ben şu an çok rezil bir haldeyim. Onun karşısına böyle çıkamam. Çok kötü bir haldeyim."
"İyi misin Seungmin? Yanına gelmemi ister misin?"diye sordu Minho bu sefer sesini bariz bir endişe kaplarken. Seungmin hızlıca başını iki yana salladı.